21 Şubat 2009 Cumartesi

NE YAPIYORUM?


10. Volkan Konak - Yar Gider Arabayla.mp3 -

Bu şarkıyı dinleyip horon tepiyorum ve bu müziği duyduğu halde kanı kaynamayan karadanenizlilere bir kez daha hayret ediyorum:)

17 Şubat 2009 Salı

...........................

Havalar gibi hayatımızda küresel ısınmaya maruz kaldı galiba.Bir gün benden neşelisi yok,diğer gün asık suratımdan korkarım diye aynaya bile bakamıyorum.Ben en iyisi yüzümü gülümseten anlardan bahsedeyim:)

Kütüphaneye istek olarak yazdığım kitaplardan Graham Swift'in "SU DİYARI" ve Saide Kuds'un "KİMYA HATUN" gelmiş.Artık ben istedim diye mi alındı yoksa zaten alınacaklar listesinde miydi bilmiyorum önemli olan orada olmaları.Geçen gün kitap almaya gittiğimde hemen gözüme takıldı daha üzerinde işlem bile yapılmamıştı.Hemen rica ettim sağolsunlar işlemleri tamamlayıp elime verdiler kitapları.Ruhdağı okumuştu bu kitapları.O günden beri aklımdaydılar zaten:)Bazı kitap isimleri,yazar adları veya kitap kapakları aklınıza yazılır ya işte onlardan birkaçıydı benim için bu kitaplar.Çok iyi oldu.

Evvel zaman içinde ile beraber başlattığımız ve sizin katılımlarınızla genişlettiğimiz kitap etkinliğimiz birkaç kişi dışında neredeyse tamamlandı.Katılan,katılam dileklerini ileten herkese teşekkürler.Evvel zaman içinde'ye ise kocaman bir kucak dolusu öpücük ve güzellik gönderiyorum:) Dün linkleri güncellerken gördüğüm şeyden bahsetmek istiyorum aslında.Belkide olması çok küçük bir ihtimal ama benim hediye kitabımla Yusufzar'ın Dilek'e gönderdiği kitap aynı çıktı.Benim yüzümü güldüren bir tesadüf oldu.Seviniverdim işte:)

16 Şubat 2009 Pazartesi

161 / 5

Evvel zaman içinde beni sobelemiş. En yakındaki kitabın 161. sayfası açılacak ve 5. cümlesi yazılacakmış.Hemen klavyenin yanında duran kitap olan Kimya Hatun'u alıyorum ve malesef cümleyi yazamıyorum çünkü o sayfada sadece 2.bölüm yazıyor:) Bunun üzerine kızımı içeriye yollayıp yerde duran kitap yığının en üstündeki kitabı getirmesini rica ettim.Elinde Fürüzan'ın "Sevda Dolu Bir Yaz" ı ile çıkageldi bizim küçük hanım.O sayfadaki 5. cümle aşağıdaki mısranın en sonuncusudur:)

Neden gözlerinde baharın hüznü var.
Issız kalbimi sen de kanatlarınla sar.
mehtaplı geceler anlatır seni bana.

Sanırım oyunun kuralları gereği sobeyi 5 kişiye yollamam gerekiyormuş.Ben sadece aynı şehirde yaşadığım iki insana Elif'e ve Nazpeki'ye gönderiyorum sobeyi:)Herkese keyifli okumalar...

14 Şubat 2009 Cumartesi

DAVETSİZ MİSAFİR

Hiç beklemediğim, ummadığım bir anda girdin hayatıma.Zamansız bir gelişti seninki,tıpkı davetsiz misafir gibi... Oysa ben davetsiz misafirleri sevmem.Ama sen baskaydın...

Önceleri güzeldi bu misafirlik,zevk alıyordum evsahipliğini yapmaktan...Gönül evimde ne varsa önüne sermekten,elimdekileri seninle paylaşmaktan,güzel sohbetinden hoşlanıyordum.Elin boşta gelmiş olsan ben sana kızmıyordum.Konuştukça,geldiğine seviniyor; baktıkça,gülüşüne daha bir ısınıyordum.

Geldiğin kadar hızlı gideceğin hiç aklıma gelmemişti.Çok canımı yaktı bu kısa misafirlik.Sen izinsiz girdiğin bu kalpten yine izinsiz çıkarken olanlar bana oldu.Çalan her telefon sen,her gölge senin gölgen,her şarkı seni hatırlatır oldu.Sensizlik kelimesinin kaç harften oluştuğunu sayamadım.Saydığım tek şey gözümden düşen damlalar oldu.

Dün yine bir şarkıda yüzün düşünce aklıma,gözlerimde dolunca,vazgeçtim senden...Gülmeye başladım yeniden...Aslında komik olanda buydu zaten.Sen zaten davetsiz bir misafirdin ve geldiğin gibi gitmiştin.Gelmeyi dilemiş ve sonra herkesten önce,herşeyden önce, vazgeçmiştin. Herşeyi anlıyorda bu kalbim, tek bir şeye cevap veremiyor:"Madem gidecektin,o zaman niye geldin?"

Davetsiz misafir;madem gelmiştin keşke biraz daha kalsaydın...

13 Şubat 2009 Cuma

NİNATTA'NIN BİLEZİĞİ (Ahmet Ümit)


Aslında elim kısa kitaplara pek gitmez ama Ahmet Ümit'e taktım ya bu ara hazır kütüphanede varken ve başkası almamışken okuyayım dedim:) Kitap ağır bir aşk yarasına saplanmış Hitit'li bir kadının ağzından şiir tarzında yazılmış.O kısacık kitapta, arka arkaya o kadar trajik olaylar yaşanıyor ki bir anda ne olduğunu anlayamıyorsunuz. Konular bölümlere ayrılmış ve her bölüm olayın başka bir evresini anlatıyor.Her bölümün başında hiyeroglifle anlatılmış bir kelime var ve bu işaretlerin anlamı son sayfada açıklanmış.

Kitabın benim için en ilgi çekici yanı sonlarına doğru ortaya çıkan on iki bilezik olayı oldu.O konu Amin Maalouf'un aklına gelseydi muhakkak mükemmel bir roman çıkardı diye düşünmekten kendimi alamadım.

Ahmet Ümit severlerin, değişik tarzda yazılmış bir kitabı keşfetmek isteyenlerin,kısa kitap arayışında olanların kitabı okuması tavsiye olunur:)Kitabın uzun uzun konusunu yazacaktım ama ilk bölümden bazı kesitlerin konuyu zaten anlatacağına karar verdim .İşte o mısralar efendim:

Hoş geldin, ey, uzak yolların yolcusu,
ey, güzel haberlerin müjdecisi,
ey omuzlarında yılların bilge yorgunluğunu,
gözlerinde bilinmezin heyecanını taşıyan kişi,
yaşlı ülkeme,Hattilerin bin Tanrılı toprağına,
güzel Hattuşa'ya hoş geldin...
..................................
Tanrılar bizi,
Kadeş'te yeryüzünün en korkunç lanetiyle,
savaşla cezalandırmadan.
Seni bekliyordum,
Tanrılar Kadeş'te ölümü ülkeme yoldaş kılmadan.
Seni bekliyordum,
Kadeş'te yeryüzünün en büyük savaşı
henüz başlamadan.
Seni bekliyordum,biricik aşkım Nuvanza,
Kadeş'e gitmeden.
Seni bekliyordum,
yiğit Nuvanza Kadeş toprağında kaybolmadan.

...................................

Kral Muvatalli daha savaş emrini vermeden.
Hattuşa boşaltılmadan,
Mısır Kralı Ramses,
Kadeş üzerine yürümeden,
askerlerin genç bedenleri
savaş meydanında çürümeden.
Seni bekliyordum,
kim olduğunu bilmeden,
ama sana verilen görevi
yapacağını adım gibi bilerek.
Seni bekliyordum,
biricik aşkım, yiğit Nuvanza ile
ruhlarımızı buluşturman için.
Seni bekliyordum,
bana yardım etmen için.

..................................

Biliyorum ki,
duydukların aklını karıştıracak,
biliyorum ki,
gözlerin gördüklerine inanamayacak.
Sakın şaşırma,sakın yolundan dönme.
Beni, karanlıkta gördüğün
boş bir suret sanma sakın.
Ben, Panku meclisinin üyesi
soylu Maruvaş'ın kızı,
yiğit komutan Nuvanza'nın
bahtsız kadını Ninatta'yım.

.................................................

Ona,
Göğün Güneş Tanrısı'nın
ve Arinna'nın Güneş Tanrıçası'nın izniyle,
yiğit Nuvanza'nın yaptırdığı
on iki bilezik halkasını anlat.
Ona de ki:O bilezikler ki,
sadece ilki bendedir.
Diğerlerinin her biri ayrı bir şehirde,
ayrı bir yerde gömülüdür.
Ona de ki:Sen, o şehirlere git.
Sen, o bilezikleri topla.
Ona de ki:Her bilezikte bir sonraki bileziğin nerede olduğu yazılıdır.
Ona de ki:Sen o bilezikleri toparlarsan,
benim biricik sevgilim,
güçlü erkeğim,
Yiğit Nuvanza bana geri dönecek.
Ona de ki:Bunlar benim değil,
Tanrılann dileğidir.

......................................

Tanrılann dileğini yerine getirmek;
kurumuş tarlaya su vermek kadar güzel,
aç bir insanı doyurmak kadar iyi,
sevgiliyle diz dize oturmak
kadar mutluluk vericidir.
Ona de ki;
Tanrıların dileklerini yerine getirmemek;
tarlayı kurutmak,
yoksulu aç bırakmak,
sevgiliye sırtını dönmek kadar kötüdür.
Eğer sen sevgiliye sırtını dönersen,
Tanrılar da sana sırtını döner
ve seni lanetler içinde bırakırlar.
Ona de ki:
Sen, beni yiğit Nuvanza'ya kavuştur,
ben de sana mutlu bir ömür dileyeyim.
Çünkü âşıkların dileği kabul olur.


***Zaten hayat bir yolculuk değil midir?
Hayat,Tanrıların olaylarla ördüğü bir patikada,
yürümekten başka nedir ki? (syf.27)

***Onu sevdim.Çünkü Nuvanza da seviyordu.
Ben mutluydum;çünkü Nuvanza da mutluydu.(syf.29)

***Dedi ki:
Sevmeyi bilirim.Acıyı bilirim.
Dedi ki:
Sevmenin hayatı nasıl acıya çevirdiğini bilirim.
Dedi ki:
Ama hayat daha değerlidir sevdadan.
Dedi ki:
Hayat daha büyüktür sevdadan.
Dedi ki:
Hayat daha güzeldir sevdadan,
sakın hayattan vazgeçme. (syf.81)

Öylesine bilgi 1 :Kitabın kapağındaki resim Kargamışın Ana Tanrıçası Kubaba' nın resmiymiş:)

Öylesine bilgi 2 :Uzunluğu neredeyse kitaba eşit bir tanıtım yazısı okumak isterseniz buraya buyrun

Doğan Kitap /111 sayfa



1. baskı /Ekim 2006

ÖDÜL

Aynı şehirde yaşadığımızı öğrendiğimden beri çok merak ettiğim ama bir türlü haberleşemediğim Nazpeki beni ödüllendirmiş.Çok teşekkürler :) Şimdi bana düşen görev aşağıdaki kuralara uyarak bu ödülleri başkalarına dağıtmak...İşte kurallar:


1. Seni ödüllendiren blog yazarının linkini vermek,
2. Bu ödülü başka 7 blog sahibine linklerini vererek göndermek,
3. Seçilen blog yazarlarını durumdan haberdar etmek.

Şimdide bloglarımızın linklerini verelim:)

  1. Dostum ve zamanlarımı anlamlı kılan insan Elif
  2. Zeren daha sık bilinen adıyla ZERO
  3. Uçan martı :) den
  4. Biricik Doğa'nın biricik annesi Tabiat Ana
  5. Güzeller güzeli Neva ve annesi
  6. Moru gitmiş ama kendi burda olan Uragan
  7. Onunla yaşamaya bizide alıştıran Defne ve annesi

Aslında ödülü tüm takip ettiğimiz bloglar alıyor ama oyun işte:)Sevgiyle kalın.

7 Şubat 2009 Cumartesi

HEDİYE KİTAPLARINA KAVUŞANLAR...

Etkinliğimizin meyveleri yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.Aşağıda kırmızı ile belirtilmiş olan yazıların altında hediye kitaplarla ilgili linkler bulunmakta.Diğer arkadaşlarımızda yazılarını yazdıkça aşağıdaki linklere ekleyeceğim.Yalnız benim merak ettiğim birşey var.Herkes gerekli kişilere ulaşabildi mi?Sanırım "Nevam" ulaşamamıştı. Onun dışında birbirleriyle iletişime geçemeyen arkadaşlar varsa lütfen bu yazının altına yorum bıraksınlar.Kimsenin mağdur olmaması için ufak bir düzenleme yapabiliriz.

Kitaplar okunduktan sonrada yazılarınızı bekliyoruz arkadaşlar.Onlarıda okumak büyük bir zevk olacaktır.Hatta bu zevki bize öncelikli olarak ZEREN arkadaşımız yaşatmış.Hediye kitaplardan ilk okunmuş olanın yorumuna ulaşmak için Zeren'in bloğuna buyrun efendim:)

1) Tiger Aymen


2) http://cikolatacikolata.blogspot.com//Çikolata Çikolata


3) OrdanBurdanHayattan


4) Bana Dair- Berrin

5) Evvel Zaman İçinde

6) Funda

7) Kiyoki

8) Elif ..den

9) H. Y. Ergün

10) Yusuf Türkoğlu


11) Aysema /Dilek


12)http://izmirdesanat.blogspot.com/ /Emrah Atik

13) Gülçin


14) Neva'lı Günler


15) Mehtap


16) Tabiat Ana

17) Kitap Kurdu

18) Prima Rima

19) Geveze Kalem


20) Lale'nin Bahçesi

21) Banu Durgunlu

22) Ruh Dağı

23) Serap

24) Elektra

25) Zero

26) Halim Kılıç

27) Çınar

28) Denizanası

29) Aslı Koyuncuoğlu

30) El*ff

31) Nazpeki

6 Şubat 2009 Cuma

HEDİYEDEN DE ÖTESİ

Kitap hediyeleşmemizin ilk yazısı H.Y.Ergün'den geldi .Aslında toplu bir ulaşım için yayınlanan tüm yazıların linklerini vereceğim ama ilk yazının şerefine buraya uğramınızı rica ediyorum. İkinci yazıda benden olsun deyip hemen başlıyorum anlatmaya..



Bana kitap gönderen arkadaşım Ruh dağı.Evvel zaman içinde'den sonra en uzun takip ettiğim blog sakini olur kendileri.Birkaç yazısı hariç her yazısında beni gülümsetecek birşey barındıran,yüzünü görmeden sesini duymadan dost ilan ettiğim kişilerden biridir.Belkide bu yüzden ben oldukça şanslıyım çünkü gerçekten beni tanıyan birisinden geldi hediyem.Daha önce bloğundaki bu yazıda bahsetmişti bana gönderdiği kitabından.O'na kahve molalarına yoldaşlık eden kitabın bana senelerce yoldaşlık edeceğini biliyorum.Aslında demek istediğim çok şey var da diyemiyorum sen anlarsın di mi Ruhumun Dağı:) Çok teşekkürler ...

Kitap benim için ayrıca önemli çünkü okuduğum en özgün romanlardan biri olan "Beni Asla Bırakma"nın yazarına ait.Büyük bir hevesle ve her sayfasına dostumun elinin değdiğini düşünerek okuyacağım:)

Bir teşekkürde Evvel zaman içinde'ye etmek istiyorum.Eğer onun cesareti olmasaydı ben böyle bir katılımı kesinlikle beceremezdim.Lütfen bir daha yapalım şeker kız olur mu?

4 Şubat 2009 Çarşamba

KARAYEL HÜZNÜ (Buket Uzuner)

Denizciler,kuzeybatıdan esen,soğuk ve kar yüklü rüzgara, KARAYEL derler.



Karayel Hüznü,kitaba adınıda veren METİN ALTIOK'un anısına yazılmış bir şiirle başlıyor.
Şimdi, bu akşamüstü,
Hemen
Bir şiir yazabilseydim eğer,
Şöyle serin, nane yeşili,
Bahar kokan, gencecik teni.
Hani, 'yaşamalıyım, ayaktayım hâlâ'
dedirten insana,
'Hem yapacaklarım var daha!'
.................................

Beyaz eller çizerdin,karakalem,
Şiirlerle bezerdin,
Renkalem
Kara dumanla yandın,
Kara düşüncelerde tüten
Ama en çok ben,
Gece gibi ben,
Simsiyah yüreğim
Gece gibi ben...

Şiirin dışında 3 öykü var kitapta.Ne de olsa şiirin kızkardeşi öykü :) Hiçte iğreti durmamışlar yanyana..

İlk öykünün adı " Otuz Yedi Yaş". " Ağrımasa bilir miydim yüreğimin yerini...(Sennur Sezer)" notu atılmış ilk cümlelerden önce.İlk okuduğum Buket Uzuner kitabından beri en sevdiğim özelliklerden biridir bu notlar.Hele gençken aklımı ne karıştırırdı, daha o bölümde anlatılanlar başlamadan ben düşlere dalmış olurdum.Hayatındaki alışkanlıklardan sıkılmış bir annenin 37. doğumgünü şerefine ailesine hazırladığı süpriz anlatılıyor bu öyküde.O güne özel yedi ayrı başlangıçla beraber süpriz bir sonda bekliyor okuyucuyu.
"Ve onun yüzünün bir yanı çocukluğundan beri gülmemeye mahkum edildi"

İkinci öykünün adı "İkizlerden Biri".Sezin ve Sezen adındaki ikiz kardeşlerin, isimlerine bir harf olarak yansıyan farklılıklarının hayatlarını nasıl etkilediği, birçoklarına yabancı gelmeyecek biçimde anlatılmış. Ne zamandır okuduğum satırların son noktası gözümün önünden geçerken ürpermemiştim.Aşırı heyecanlı yada şahaser bir anlatım değil ama tüm tüylerim diken diken oldu son cümlelerde.Daha önceden bahsettiğim ve Buket Uzuner'in son kitaplarında bulamadığım güç buydu işte.Seneler önce çıkmış bir kitabını okurken eski hisleri yeniden hissedebildiğime göre demekki sevgili yazarımın yazım şekli gerçekten değişmiş.Yeni yazdıklarından tat alamamak demekki benden kaynaklanan bir sorun değilmiş.

3. öykü olan "Bütün K Harflerinden Uzak"ta da aynı ürpermeyi hissettim.Tam da son cümlelerde (eskiden olduğu gibi:) Son öyküde ise barda oturup 3 gencin masasını izleyen ve davranışlarına göre onlara hikayeler yakıştıran birisi anlatılıyor.

İyiki eski kitaplarına dönme cesaretini göstermişim Buket Uzuner.Yoksa sadece geçmişte sevilen bir yazar olarak kalacaktın ama şimdi biliyorum ki sen hep aynısın...Ve yeni kitabın YOLDA bunu bana kanıtlayacak gibi hissediyorum.

Everest Yayınları/ 77 sayfa

1.-7. Basım :1993-1999(Remzi)

8. Basım:Nisan 2003 (Everest)