31 Ocak 2009 Cumartesi

HEDİYE KİTAP ÇEKİLİŞ LİSTESİ

Kitap hediyeleşmemize katılan tüm blog sahiplerine teşekkür ederek çekiliş sonuçlarını açıklayalım. Öncelikle objektif bir çekiliş olması için size doğum gününüzü sorduk. Kendi aramızda gerçekleştirilecek bir çekiliş belki herkes için inandırıcı olmayacaktı. Bu nedenle bu yöntemi uygun gördük. Aşağıda vereceğimiz doğum günlerinin kronolojik olarak sıralandığı liste, çekilişimizin listesidir.

Bu listeye göre her katılımcı kendisine en yakın günde doğan (zincirleme sırayla) katılımcıya kitap hediyesini alacak.

1) 21 Ocak http://tigeraymen.blogspot.com/ /Aymen
2) 25 Ocak http://cikolatacikolata.blogspot.com//Çikolata Çikolata
3) 29 Ocak http://ordanburdanhayattan.blogspot.com/ /OrdanBurdanHayattan
4) 31 Ocak http://banadair-berrin.blogspot.com// Bana Dair- Berrin
5) 5 Şubat http://evvelzamanicinde.blogspot.com/ /Evvel Zaman İçinde
6) 21 Şubat http://sarhosbalikvetopalmarti.blogspot.com// Funda
7) 22 Şubat http://ucansupurge.blogspot.com// Kiyoki
8) 13 Mart http://zeynono-elif.blogspot.com/ / Elif ..den
9) 15 Mart http://kuzeyvedefter.blogspot.com/ / H. Y. Ergün
10) 17 Mart http://yusufzar.blogcu.com /Yusuf Türkoğlu
11) 6 Nisan http://ruyalargercekoldu.blogspot.com/ /Aysema
12)24 Nisan http://izmirdesanat.blogspot.com/ /Emrah Atik
13)30 Nisan http://gaybubetindecokkitapokudum.blogspot.com// Gülçin
14) 2 Mayıs http://nevam.blogspot.com/ / Neva'lı Günler
15) 6 Mayıs http://ayisigiyim-ben.blogspot.com// Mehtap
16) 15 Mayıs http://benimgizlibahcem.blogspot.com// Tabiat Ana
17) 18 Mayıs http://kitapkurdu76.blogspot.com/ / Kitap Kurdu
18) 3 Haziran http://primarima.blogspot.com/ / Prima Rima
19)3 Haziran http://www.gevezekalem.com// Geveze Kalem
20) 13 Haziran http://laleninbahcesi.blogspot.com/ / Lale'nin Bahçesi
21) 2 Temmuz http://zuzularannesi.blogspot.com/ / Banu Durgunlu
22)2 Eylül http://ruhdagi.blogspot.com// Ruh Dağı
23)16 Eylül http://seraptan.blogspot.com// Serap
24) 7 Ekim http://komplekssizelektra.blogspot.com// Elektra
25) 13 Ekim http://birdilimsohbet.blogspot.com/ / Zero
26) 24 Ekim http://www.kaybolmusmasumiyet.com// Halim Kılıç
27) 4 Kasım http://cinardan.blogspot.com/ / Çınar
28) 6 Kasım http://denizanasi.blogspot.com/ / Denizanası
29)20 Kasım http://sevgilikitaplarim.blogspot.com// Aslı Koyuncuoğlu
30)28 Kasım http://elifcee.blogspot.com// El*ff
31)26 Aralık http://nazpeki.blogspot.com// Nazpek

1. Kişi 2.'ye, 2. kişi 3'ye, 3. kişi 4.'ye.... ve son olarak 31. kişi 1. kişiye şeklinde liste oluşturulmuştur.Umarım herkes hediyeleşmeden ve çekilişten memnun kalır.
Hediyeleşecek kişiler mail yoluyla adres alışverişi yapacaklar. Böylece adres bir kişi tarafından bilinecek.
Aranın çok açılmaması gerektiğini ve hepimizin de bir an önce hediyelere kavuşmak istediğini düşünerek en geç 7 Şubat'a kadar hediyelerin posta ya da kargo yoluyla gönderilmesine karar verdik.Hediyeler alındıktan sonra blog sahipleri hediye hakkında bloğunda yazı ya da fotoğrafa yer verirse başlattığımız hediyeleşmenin başarılı olup olmadığını göreceğiz. Ve belki, bu da bu güzel hediyeleşmelerin devamını getirecek blog dünyasında.
Herkese teşekkür ediyorum.
Hadi bakalım sıra gönderilecek kitabı seçmede.
Kolay gelsin...


(Not:Eğer iletişim sağlayamadığınız kişiler olursa bizimle irtibata geçebilirsiniz)

30 Ocak 2009 Cuma

HAFTANIN ÖZETİ

Sonunda geldim:)İstanbul'da verilen küçük ve zorunlu bir moladan sonra evime kavuştum.Ne zamandır görmediğim Gamzem için Çorlu'ya gidip kendi memleketime yaklaştım.Nefiş'imin yavrusuna minik Elif'e hayret dolu gözlerle baktım,dostluğu ömrümün yarısını kaplayan dostumla kızına doyamadım.Annemle,kardeşlerimle hasret giderdim;minibüs şöförleriyle kavga ettim;işlerimi hallettim.Kızıma bol bol hediye aldım,arkadaşlarımın aldıklarıyla bir bavul daha doldurdum.İstiklal caddesini,Yıldız Parkı'nı ve Eminönü-Sultanahmet hattını hatim ettim. Kitapçıları dolaştım,balık ekmek yedim,saatleri ileri alıp çiçek pasajına girdim:)Çorlulu Ali Paşa'da nargileyle birlikte elma çayı içtim.Zaman çok kısıtlı olunca aklımda kalanları (ruhdağım seni mesela,eski hastanemi,Mırım'ı ve doktorumu) mart ayındaki İstanbul seferine sakladım.

Daha önceden sözünü ettiğim Karayel Hüznü'nü, Ninatta'nınBileziği'ni,Kırmızı Pelerinli Kent'i bitirdim sonunda.Araya herkes okudu ben de bir iki laf edeyim diyerekten Uçurtma Avcısı'nı sıkıştırdım ve 14 saat süren yolculukta onuda bitirdim.Yaprak Fırtınası'nı yarıladım,Umut'un çok azını okuyabildim.Son zamanlarda çok az yazıyorum okuduklarımı biliyorum ama bir yazacağım tam olacak(en azından öyle olmasını ümit ediyorum:)

Benim "kitap en güzel hediyedir" lafına inanmamı bir kez dahasağladığınız ve hediyeleşmemize canı gönülden iştirak ettiğiniz için hepinize bir kere daha teşekkürler.Konuyu belirlerken hangi kitabı paylaşacağım konusunda bu kadar kararsız kalacağımı düşünmemiştim ama ben sonunda seçeneklerimi minimum düzeye indirmeyi başardım.Umarım siz benden daha iyi durumdasınızdır.Yarını sabırsızlıkla bekliyorum bende:)

Aslında aklımda yazacak onlarca şey var ama bunu yapabilmek için önce evi toplamam gerekiyor bana azcık müsade arkadaşlar.

22 Ocak 2009 Perşembe

HEDİYE = KİTAP



Ayrıca katılımcıların blog sahibi olması gereklidir.Hediye edilecek kitaplar yeni ya da okunmuş olabilir ( önemli olan kitabın hediye edilebilecek şekilde olması).Gönderilecek kitaplar sizin zevkinize uygun kitaplardan olursa hediyeleşme daha anlamlı olur. Mesela bir kitabı okudunuz, kitaptan çok keyif aldınız ve başkalarının da beğeneceğini düşünüyorsanız ya da kitap sizin için "işte benim kitabım" sınıfındaysa alıcı tarafından daha anlamlı bir hediye haline dönüşecektir. Mümkünse gönderilecek kitabın anlamını belirten ufak bir notuda kitaba iliştirin:) Son çıkan ve popüler kitaplar hediyeleşme sınıfına dahil olmasın diye düşündük. Çünkü o veya bu şekilde o kitaplar herkesin önüne çıkabiliyor ve okunmuş oluyor.Katılımlar Türkiye ile sınırlı malesef. Malum kargo :-)


Yorumlarınızı bekliyoruz arkadaşlar:)Kitapla beraber geçirililen güzel günler için biz buradayız:)

21 Ocak 2009 Çarşamba

DEĞİŞİKLİK / HAFTANIN ŞİİRİ

Sonunda istediğim gibi 3 sütunlu bir şablon bulabildim ama bunun bedelini eklentilerimi kaybederek ödedim.2 sütunluda yan tarafdaki yazılar çok uzun olmaya başlamıştıOysa daha yeni düzenlemiştim.Bu gece kızım uyuduktan sonra beni bekleyen uzun bir uğraş var anlaşılan.Peki siz beğendiniz mi yeni tarzımı?Önerileriniz varsa dikkate alınır haberiniz olsun:)

Ne zamandır yapmak istediğim birşey var aslında.Sevdiğim şiirleri/şairleri burada paylaşmak istiyorum.Aslında sayıları oldukça fazla ama ben her hafta bir tanesini yazacağım ve o şiir yazıldığı haftaya veya benim ruh halime en uygunu olacak:) İlk haftanın şiiri Yılmaz Odabaşı'nın.
Uzun zamandır birkaç cümlesi msn'dede ileti olarak duruyordu.Sanırım şu anda bana en uygun şiir bu ve karşınızda "AŞKIN BİLANÇOSU" ....


I
Gidersin; yağmurlarda kırık kalır mızrabım.
Gidersin; ardından dilsiz bir ihanet gider.
Gidersin, her şey gider.
Gidersin, kalbimde bir tabur ayaklanır,
ilgilenmez ordular, hükümetler…

Gidersin; işte rezil bir an’dır bu;
yazdıkça silinen sözcükler gibidir hayat.
Gidersin; bir hazin dramdır bu!

/Kanmadım aynalara sana kandığım kadar,
içimde bir boşluk sana yandığım kadar…/

II
Bugün hasretin kırlarında dolaştım;
senin adınla,
aşkın adıyla
savrulup aktım o ırmaklardan.
Irmakları çöllerle,
çölleri denizlerle,
denizleri düşlerle buluşturdum…
Sustum kaldım sonra günleri savuşturdum...

/Ne ses ne nefes ne de bu rüzgâr bağışlar seni;
simsiyah gecelerde budanırken ah ömrüm,
dönüp sırtını giderken kimler karşılar seni?/

III
Sen olmayınca sesin de yoktu, gözlerin de;
bu yüzden odama resmini yaptım,
ve söküp kalbimi yanına astım.
Sensiz geçen yılları da ben buruşturdum.

Kalbim hasretinde asılı kaldı,
yetim kalmış anıları ben tokuşturdum

IV
Daha bu solgun günlerde aşk,
yaşanır
sözde!

Kalp,
yitik bedende;
yağmur değil, sanki efkâr yağıyor kente…

/Kanmadım aynalara sana kandığım kadar,
içimde bir boşluk sana yandığım kadar…/



Yılmaz Odabaşı hakkında kısa bilgi*:

1962 Diyarbakır doğumlu.Ögretmen bir ailenin ilk çocuğu.İlk öğrenimini Diyarbakır, Ankara ve Gaziantep'te, Orta öğrenimini Diyarbakır Lisesi'nde tamamladı. İzmir Hukuk Fakültesi’ndeki öğrenimini-1980 12 Eylül'ü tutuklanınca -sürdüremedi.
1981’den 2002 yılına dek Türkiye ve yurtdışında çok sayıda dergide iki yüz kadar şiiri yayınlandı ve edebiyatın hemen her türünde yazdı. İlk şiir kitabı Siste Kalabalıklar 1985’te, ilk hikaye kitabı Kül Aşklar 1991’de yayınlandı.Otuz kadar şiiri şiiri AHMET KAYA, ONUR AKIN, EDİP AKBAYRAM, FERHAT TUNÇ, İLKAY AKKAYA, METİN YILMAZ, GRUP YORUM, GRUP KIZILIRMAK gibi müzik adamları ve grupları tarafından yorumlandı.1987-1999 yılları arası yazdıklarıyla çok sayıda ödül aldı.

Başta Avrupa Yazarlar Parlamentosu ve Internatıonal P.E.N. olmak üzere Uluslararası birçok yazar ve gazeteci örgütünün üyesi olan Yılmaz Odabaşı, Türkiye’ de ise 2000 yılından beri hiçbir yazar örgütüne üye olmayıp, sadece Mesam üyesi ve Nazım Hikmet Vakfı’ nın Yönetim Kurulu Üyesidir.1991’den beri yazmaktan başka bir iş tutmayan Odabaşı, çocuk kitapları, film öyküleri ve sinopsisler, hikaye, araştırma-inceleme dahil edebiyatın hemen her türünde yazıyor, ayrıca yağlıboya ve yakma resim çiziyor, fotoğraf çekiyor ve halen İstanbul'da yaşıyor.



*Yukarıdaki bilgiler şairin kendi adını taşıyan sitesinden derlenmiştir

20 Ocak 2009 Salı

KİTAP KAPAKLARI (AŞK VE ÖBÜR CİNLER)





































19 Ocak 2009 Pazartesi

SEVDİĞİM YERLER...


Ordu'da Boztepe'ye çıkmayı...
(Ayağımın altından başlayan yeşili,gözümü enginliğe doyuran maviyi,
aşağıdaki küçük şehirde yaşamanın verdiği mutluluğu bir kere daha hatırlattığı için...)


Hava nasıl olursa olsun sahilinde dolaşmayı ...

(Upuzun ve yemyeşil ,içinde parkları,bisiklet yolu olan,yediden yetmişe herkesi görebildiğim,kitabımı alıp okumaya gidebildiğim, kuzuyla saatlerce sıkılmadan vakit geçirebildiğimiz için...)

İçinde çiçek olan tüm bahçeleri ...

(Benim büyüdüğüm evin bahçesine benzediği,
rahmetli dedemle anneannemi hatırlattığı için...)



Şu manzarayı ...

(İlerde evimi yapmayı palndığım bahçe bu manzaraya baktığı için ...)

Lüleburgaz-Babaeski E-5 yolundaki tarlaları...

(Rüzgarla koşmaya doyduğum günleri hatırlattığı,İstanbul /Babaeski arasındaki yolculuklarıda bnaarkadaşllık ettikleri için...)






İstanbul'un taşını ,toprağını,havasını denizini,
Sultanahmet'ini Topkapı Sarayı2nı, Kızkulesini,Ortaköy'ünü,
Adalarını,İstiklal Caddesi2ni ,vapurlarını ama en çok ta
Yıldız parkını...
(Senelerimi orada geçirdiğim,hala kendimi oralı saydığım ve kalbimin bir parçasını orada bıraktığım için...)


Kütüphaneleri,kitapçıları,sahafları,kitap kokusu alabildiğim her yeri...

(Her zaman en yakın arkadaşım olan kitaplarla beni buluşturdukları,sıkıntılarımı atmama yardım ettikleri ve onlarsız bir hayat düşünemediğim için...)

VE BU GÜLÜMSEMENİN OLDUĞU HER YERİ SEVİYORUM...

(Canıma can kattığı,yaşam sebebim olduğu için...)

****Bu sobeyi bana gönderen Elif'e teşekkürler.

16 Ocak 2009 Cuma

KAVİM / Ahmet Ümit


Küçükken, bazı geceler gözlerimi kapatınca kaleydoskop görüntüleri üşüşürdü beynime. Gözümün önündeki rengarenk noktacıklar çizgiler oluşturur,daireler çizer,çiçeklere özenirlerdi.Bazı geceler ise hiçbir yerde görmediğim ,yüzleri iğrenç,korkutucu canavarlar peydah olurdu gözkapaklarımın içine.Açardım gözlerimi korkuyla,bu seferde cama vuran gölgeler,tahta tavandaki siyah noktalar ,bahçedeki zerdali ağacına tüneyen kuşların hışırtısı alırdı aklımı başımdan.Genelde korkak biri olmamama rağmen geceleri anlatılan mezarlık hikayelerinden,geç saatlerde yayınlanan korku filmlerinden,kitaplardaki cinayetlerden oldum olası korkmuşumdur. Belkide bu yüzdendir polisiyeye hiç yaklaşmamam,çoğunluğun heyecanla seyrettiği kanlı, canavarlı, testereli filmleri seyretmemem.Hala korkuyorum rüyalarıma girmelerinden.Tam bu takıntımdan kurtulmaya başlamışken,en azından polisiyeye ürkek adımlarla yaklaşmışken Kavim'in ilk sayfası beni şoka uğrattı.Gözümün önünde beliren Mor Gabriel beni yakalamasın diye kitabın kapağını hemen kapattım.Böyle anlatınca komik geliyor olabilir ama benim açımdan hiç komik değildi.Salondaki büfenin üstüne bıraktım kitabı,gelip geçerken gözüm takıldı,takılır takılmazda aklıma Mor Gabriel geldi.Kendi kendime söylendim,iyi yaptın serap bir çuval inciri berbat ettin falan diye sayıklamaya başaldım.Ama kızımı uyuttuktan sonraki bir saatte (21:00 suları falan) bunun saçma birşey olduğunu,kitaplardan korkacak yaşı geride bıraktığımı telkimleyerek kendime oturdum köşedeki koltuğa.İlk sayfayı atlayıp başladım okumaya.

İlk sayfalarda kitabın ana konusundan bağımsız bir olay anlatılıyor ama o olay benim kafamı allak bullak etmeye yetti.Tam kitabı yine bırakacaktım ki,hal ve duruşumdaki sıkıntıyı farkeden eşim "Ne o,korktun mu yoksa?" dedi.İçine doğdu herhalde ama ben hiç renk vermeden kahve alacağımı söyledim:)Gece saat 02:30'a kadarda koltuktan kalkmadım.Kaldığım yere ayracımı koydum ve yatağa gittim ama o koridoru nasıl geçtim bir bana sorun.Bu gece dedim Mor gabriel kesin rüyamda beni bağırtacak.Sabah kalktım,çektiğim deliksiz uykunun rahatlığından çok rüyamda Mor gabriel'i görmediğim için seviniyordum.Artık beni kimse tutamaz,getirin bütün polisiyeleri okuyacağım:)

Bu kadar yazı yazıp kitapla ilgili olarak sadece Mor Gabriel'den bahsetmem gerçekten büyük ayıp oldu.Başkomiser Nevzat'ın karşılaştığı ilginç seri cinayetleri anlatıyor kitap.Evinde ölü olarak bulunan Yusuf'un kalbindeki haç saplı bıçak ve masanın üzerinde açık durup bazı satırları kanla çizilmiş yeni ahit cinayetin oldukça ilginç olduğunun kanıtı zaten.Nevzat ve ekibindeki Ali ile Zeynep cinayetlerle ilgili çok iyi ipuçları yakalarken yeni cinayetler işleniyor.Araya eski mafya babalarından birinin kızı,Nevzat'ın uzatmalı sevgilisi,kendini Aziz Pavlus zanneden bir antikacı,Hristiyanlık ve sanat üzerine eğitim almış süryani kökenli genç Can,Emniyet amiri Cengiz ve kısacık rolleri olan bir sürü aktörün girmesiyle olaylar arapsaçına dönüyor. Süryanilik,Hristiyanlığın başlangıcı,terörle mücadele konusunda kullanılan yöntemler,devletin derinliklerindeki yanlış tabanlı oluşumlara,yaşamın anlamına dair kısa kısa notlar var kitapta.Aralara serpiştirilmiş aşk kırıntılarıda abartılmadığı için romanı cıvıtmamış bence.

Konuyla ilgili daha fazla bilgi vermek istemiyorum çünkü her bölümde biraz daha heyecanlanılan bir kitap.Sis ve Gece'yi okumadan filmini seyrettiğimden bahsetmiştim. Oradaki başrolü Uğur Polat oynadığından olsa gerek(ki isimleri bile farklı) ben kitabı okurken Komiser Nevzat'ın yerinde hep onu gördüm.Yakıştı da:)Zaten olaylar heyecanlı bir film tadında akıp gidiyor.

Kitapla ilgili kendim içinde küçük bir not düşmem gerek aslında. Bu kitap benim karafaki hastalığımı depreştirip,uskumru dolmasını öğrenmemi sağladı ve Tatavla'da bir tur atma isteği uyandırdı:)

Kitapla ilgili naçizane notlarımı burada bititirken :)bu kitabı okumadıysa Evvelzamaniçinde'ye tavsiye ediyorum.Ahmet Ümit okumaya devam.....

***"Mesela onu ne kadar tanıyorsunuz?"Meryem başını iki yana sallıyor."Kimse kimseyi tanıyamaz.Tanıdığımızı sanırız.Tanıdığımız kadarına inanırız.Eğer gerçekten tanısak bırakın aşkı filan,kimse kimseyle arkadaş bile olamaz.(syf.52)
***Gerçekler her zaman güzel olmayabilir.Bazen ne kadar az şey bilirsen,o kadar iyidir.(syf.53)

***Evgenia o zamanlar çok gençmiş,hayatı aşktan ibaret sanıyormuş.Birini sevdi mi gülümsemesini, bedenini,ruhunu öylece bırakır ona,birini sevdi mi sonuna kadar inanır.(syf.69)

***"Sen okumuş çocuksun Can, bilirsin" diyorum."Şu dünyada iki tür insan vardır.Gördüğüne inannalarla,gördükleriyle yetinmeyip gerçeği arayanlar.İkinci türden insanlar,duyduklarıyla,gördükleriyle yetinmezler,gerçeği bulmak için hep yeni deliller ararlar.Kendi inançlarını,kendi düşüncelerini,kendi dünyalarını yıkmak pahsına da olsa,korkunç da olsa olayların perdelediği gerçeği bulmaya çalışırlar.
Gördüğüne inanan türden insanlara gelince,onlar hayata,olaylara bakarken gerçeği değil,inandıklarını doğrulayacak delilleri ararlar.Yaşananların içinden kafalarındaki düşünceyi onaylayacak olanları cımbızla çekip alırlar.Çünkü başka türlüsüne inanmak onların inançlarını,düşünce tarzlarını,dünyalarını yıkacaktır.Dünyalarının yıkılmasını göze alamazlar.Bütün o cesur havalarına rağmen,aslında içlerinde büyük bir korku vardır.Onları yönlendirende bu korkudur işte.Korktukları için hata yaparlar."(syf.151)

***"Çok param olsa bir çiçekçi dükkanı açar,gelene geçene bedava dağıtırdım." demiştim."Hiç değilse yaptığım iş insanları mutlu eder."İnce uzun parmaklarıyla çeneme dokunmuş:"Olmaz be nevzat."demişti."İnsanları mutlu etmek için çiçek vermek yetmez,onların ihtiyacı olan şeyi vereceksin.O da çok zor çünkü kimin neye ihtiyacı olduğunu bilemezsin.İnsanlar çoğu zaman kendileri bile bilmiyor neye ihtiyaçları olduğunu."(syf.298)
***Her şey yolunda giderken gözlerim görülmemesi gereken şeyi gördü;yalnız,yabancılaşmış ve mutsuz insanı...Türkiye'ye bu yüzden döndüm;umudun Batı'da olmadığını anladığım için...(syf.304)

***Kütüphanenin ahşap kapısından içeri girince,yıllardır duymadığım bir koku karşılıyor bizi. Kağıtlar ile mürekkebin,karton ile tutkalın,ahşap ile tozun buluşmasından,hepsinin yıllanmasından oluşan bir koku.Babam medeniyetin kokusu derdi buna.Sadece kütüphanelerde duyabileceğiniz bir koku.(syf.357)

382 sayfa/Doğan Kitap
1.Baskı mart 2006
15. Baskı Ekim 2006

14 Ocak 2009 Çarşamba

BEN GELDİM

15 gündür geçiyorum bilgisayarın karşına ama canım hiç yazmak istemiyor.Gelmeyince o istek gelmiyor işte...Geziyorum diğer blogları ,okuyorum,benimde diyecek bir cümlem var diye düşünüyorum ama yorum eklemeye mecal bulamıyorum.Dün de kronik sinüzitim yine azdı ve çoçuklar gibi konuşarak dolaşıyorum ortalıklarda.Başımdaki ağrıyı bir türlü def edemediğim için işe de gitmedim...Kafamın içindeki zonklamanın bana izin verdiğini düşündüğüm şu sıralarda birşeyler yazabilirim umarım...
Yeni yıl genel olarak pek iyi gelişmelerle başlamasada,kişisel olarak bize iyi tarafını göstermeye devam ediyor.Güzel bir eğitimle geçirdim geçen haftayı mesela...Tam kafa dengi dediğim insanlarla ders dinledim,konuştum,fikir yürüttüm.Güzel kitaplar okumaya başladım:)Kuzuma Aslıberyy'nin yazılarından kopya çekerek kitaplar ısmarladım.Aslında burada bir sıkıntımı dile getirmek istiyorum.Şimdiye kadar kitap şiparişlerimi hep D&R'den vermiştim.Aradığım kitapların çoğunun İdeefixe'te olması nedeniyle ilk defa siparişimi bu siteden verdim.2 ocak itibariyle verdiğim sipariş için dün akşam bir mail geldi.İsteklerinizden 3 tanesi yok 2 tanesini hala arıyoruz(12 gündür) demişler;lütfetmişler!!!Bende cevap olarak sitem yüklü bir mail gönderdim,bu sabah bana özür mali göndermişler ama neye yarar.3-4 günde kargoya için bekleriz artık.Bundan sonra İdeefixe'ten spariş vereceğimi sanmam.Oysa ne güzel bir liste çıkarmıştım kendime ve kızıma...

Sabahtan beri Elektra'nın bana bıraktığı adreste gezinip duruyorum,başka sayfalara sıçrıyorum. Büyük bir zevkle izleyeceğim siteyi bana öğrettiğin için çok teşekkürler Elektra:)Gerçekten çok sevindim.

Kırmızı Pelerinli Kent'i okuyorum ve uzun zaman önce aldığım halde onu bu kadar beklettiğim için kendime kızıyorum.Yavaş yavaş her akşam 5-10 sayfa okuyorum,o kadar zevkli ki anlatamam.Külliyatını okuyacağım yazarlara Aslı Erdoğan'ı da dahil ediyorum.Umut'u yılbaşında eşim bana almıştı.Aslında niyetim önce okuyup bitirmekti ama bir gece elim ansızın K.P.K'e gidince olan oldu:)Dün akşamda Küüphaneye gittik kızımla. Bir sürü yeni kitap gelmiş ama içlerinde ne yazık ki Necip Mahfuz ve Jose Saramago yok:( Bende Buket Uzuner'in kitaplığımda olmayan 2 kitabını (Şehir Romantiğinin Günlüğü ve Karayel Hüznü) ,Fürüzan'ın Sevda Dolu Bir Yaz'ını (Parasız Yatılı'yı benden önce biri kapmış), Ahmet Ümit'in Ninatta'nınBileziği'ni, Gabriel Garcia Marguez'in Yaprak Fırtınası'nı(hala korkuyorum Yüzyıllık Yalnızlık'ı okumaya), Emre Kongar'ın Kızlarıma Mektuplar kitabını aldım.Hepsini üstüste koyup ,uyandığımda tam karşımda olup beni gülümsetmeleri için komidinin üstüne yerleştirdim.

Aslında hazır açılmışken daha yazasım var ama güzelim ispir kurufasulyesinin yanına yakışacak bir pilav yapmam gerekiyor.Zaman ve başağrısı beni sabote etmezlerse okuduklarımdan ve izlediklerimden anlatmak istiyorum size...Bu arada ev yapımı turşusu olan yemeğe biz gelebilir:)