20 Mart 2008 Perşembe

YAĞMURA DAİR...

Yağmur başladı buralarda. Nisan'a hazırlık için...Toprağı doyurmak için...Böyle zamanlarda dilime Bertuğ Cemil'in "Yağmur" şarkısı dolanıyor.

Yağmur,yağmur,yağmur geri verecek buharlaşan sevgimizi
Yağmur ,yağmur ,yağmur sessizce silecek kibirimizi....

İstanbul'da yağmuru sevmezdim ama Karadeniz'de sevmemek mümkün değil. Orda karmaşayı,çamuru,itiş kakışı hatırlatan yağmur,burada toprağı,yeşili ve arınmayı getiriyor bana...Şemsiye almadan sokaklara çıkıyorum ,sanki yağmur bile kendine gösterilen hürmeti bilirmiş gibi her seferinde ruh halime göre farklı şekilde yağıyor. Bazen yüreğimi rahatlatıyor,bazen isyanıma katılıyor,bazende benimle beraber usul usul ağlıyor.Nisan gelince, yağmur yağarken deniz kıyısında oturup ufuklara dalacağım.Karadeniz'in;bu hırçın denizin ayaklarımın altına gelip erimesini seyredeceğim ve yağmura methiyeler söyleyebilmek için biraz daha duygu biriktireceğim.

19 Mart 2008 Çarşamba

OKUMA NOTU

Kitaplarımı bir köşeye kaldırdığımı zannetmeyin sakın.Okumak için vakit bulabiliyorum ama yazmak için gerçekten vaktim yok.
**Mehmet Eroğlu/Düş Kırgınları
**Ayfer Tunç/Aziz Bey Hadisesi
**Haruki Murakami/Sınırın Güneyinde,Güneşin Batışında bitti bile.
**Nihal Yeğinobalı/Belki Defne ise yarılandı.
Sınavdan önce yazabileceğini sanmıyorum.Nisanın ilk haftasına kadar biraz daha kitap biriktirip hepsini birden yazarım artık.Ama şunu söylemeden geçememeyeceğim,sınavdan sonraki ilk işim Mehmet Eroğlu'nun birkaç kitabını daha okumak olacak.

15 Mart 2008 Cumartesi

MUTLULUK

***Az önce ne zamandır hayalini kurduğum çok güzel bir olayın haberini aldım. Tam kesinleşince anlatırım.Düşüncesi bile o kadar mutlu etti ki...İçim kıpır kıpır oldu,hatta dilim tutuldu,düşüncelerimde karmaşıklaştı.Dua edinde hayırlara vesile olsun.
***Sınava çalıştığım için kitap okumayayım diye düşünüyordum .Beyin neye karar verirse gönül tersini istiyor inatla.Dün kütüphane günümdü,elimdeki kitabı bırakıp 2 haftalığına kitap almayacaktım ama nerde?... Geçen sefer gittiğimde yeni kitaplar geldiğini görmüştüm ve gözüm hemen onları aramaya başladı.Sanki ayrı bir güç ders çalışmamı engellemek için ne zamandır okumak istediğim 2 kitabı ve bir yazarı karşıma çıkardı.

***Ailemdeki herkes sağlıklı ve sanırım bugün mutlu olmam için bunlar yeterli:)

10 Mart 2008 Pazartesi

EN UZUN TÜNELDE BİR KADIN:NEFİSE AKÇELİK


Az önce kızımın bloğuna haftasonu gezimizi yazarken aklıma gelen birşeye değinmek istiyorum.Türkiye'nin en uzun tünelinin adı Ordu Nefise Akçelik Tüneli'dir.Şimdiye kadar adı bu kadar derin anlam taşıyan bir tünele rastlamadım.Nefise Akçelik ömrünü tünellere adayan bir mühendistir. Döneminde mezun olan tek bayan öğrenci; bu azimli kadın ülkenin her yerini dolaşmış ve insanlar sevdiklerine kolayca ulaşsın diye başından baretini çıkarmadan tünel yapımlarında çalışmıştır.2003 yılında en çok emek verdiği Bolu ve Ordu Tüneli'nin bitişini göremeden kansere yenik düşmüştür. Hemşehricilik,uyanık siyasetçilik ,yozlaşmış bir anlayış bu sefer başarılı olamamış;tüm karşıt eylemlere rağmen 3775 metrelik bu tünele yapımında en çok emeği geçen kişinin Nefise Akçelik'in adı verilmiştir.Bu tünelin Karadeniz için ne demek olduğunu bilenler ,tünele en çok yakışan adın bu olduğununda hemfikirdirler. Kitabı yazılacak insan diye düşünürken "3 Bin 775 Metre Uzunluğunda Bir İsim " adındaki şu yazıya rastladım.Eğer vaktiniz varsa lütfen okuyun ve Türkiye'nin de kaliteli insanlar yetiştirebileceğinize dair inancınızı yenileyin.

Ben bu yaşamı tanıdıktan sonra o tünelden her geçişimde farklı bir duygu hissediyorum,gururlanıyorum.Bir gün yolunuz Ordu Nefise Akçelik Tüneli'ne düşerse sizde bu mühendisi hatırlayın ve öyküsünü yanınızdakilere anlatın.

DİYET MİYET/ SINAV MINAV VS.

Geçen haftaki yoğun eğitimden sonra beynimi toparlamam çok kolay olmadı. Birde üstüne kızımın haftasonundaki ani ateşlenmesi eklenince hem yoruldum hemde salaklaştım.Cumartesi günü arkadaşım için çıktığımız alışveriştede zayıf hatunları görünce moralim de çöktü.İster rejim diyet,ister detoks,ister başka birşey deyin kafamı toplamak,enerjime kovuşabilmek ve en önemlisi istediğim kıyafetleri giyebilmek için zayıflamaya karar verdim.Ne zamandır diyet kelimesini aklımdan bile geçirmezken ,en sonunda beynime bu kararı aldırabildim(tartının ilk hanesinde 7 rakamını görünce sıkıyorsa uymasın).
Başkalarının oluşturduğu listeler bana çok uymadığından ve genelde aç kaldığımdan kafama uyan bir listeyi şartlarıma uydurmaya karar verdim.
Listede bitkilerle oluşturulan bir içecekde var, bir tek onun tarifine bağlı kalacağım sanırım.Havaların imkan verdiği müddetçe yürüyüşte yapmaya çalışacağım ama senelerin verdiği deneyime dayanarak çok iddalı şeyler söyleyemiyorum.
Umarım bu sefer başarırım...
Bu arada açıköğretim sınavlarına çalışmaya başladığım için kısa bir dönem kitap okumalarım biraz yavaşladı,haberiniz ola:)

5 Mart 2008 Çarşamba

SABAH YAZISI


Bugün Müdürlükte aldığımız eğitimin 3. günü.Tüm yoğunluğuna rağmen oldukça keyifli ve öğretici geçen bir kurs ama iyi ve güzel giden olayları hep birşeyler bölmek zorundadır benim hayatımda.Dün eşimin işyerinde yaşadığı olaylar tüm günümüzü mahvetmesine rağmen,bugünde o kötülüğe inat dışarıda sıcacık,güneşli,hafif yel esen ve baharı ayaklarınıza seren bir hava var.Hem bahara seviniyorum,hemde bugün dünkü olaylarla ilgili oluşabilecek gelişmeler beni korkutuyor.Yine de içimde güneşin ve sakin denizin verdiği bir huzur var.Umarım bugün kalktığında sizlerde güzeşle uyanmışsınızdır benim gibi.Umarım BAHAR çevremizdeki tüm kötülükleri,kışı önüne kattığı gibi götürür.Bir de resimdeki gibi bir kırda koştuk mu?...Değmenin keyfimize...

2 Mart 2008 Pazar

YAŞAMIN KIYISINDA


Çok daha heyecanlı ve beni saracak bir film bekliyordum.Havada kalan konular ve yazılmayı unutulmuş repliklerle dolu gibi geldi bana.Ölüme ve ebeveyn-çocuk ikilisine dair yapılan analizler hoş ama yetersiz olmuş belkide çok fazla ana karakter olduğu içindir.Birde fazlamı rastlantı var ne:)Kesinlikle kötü değil sadece benim bu film adına beklentilerimi karşılamadı.Herşeye rağmen bir seyredilmeyi hakediyor. Nejat Işler’in ve Erkan Can’ın konuk oyunculuklarını es geçmemek gerek .İzlemeden soundtracklerini beğendiğim ender filmlerden birtanesi oldu,bunda Kazım Koyuncu'nunda etkisi var sanırım.Bana göre filmin en güzel sahnesi finaliydi. Trabzon kıyısında, denizin kumla sevişmesinin sesini bu kadar güzel kayıt edebilmeleri, hislerime tercüman oldu.Ben o sesi istediğim an duyabilmek için Karadeniz'de yaşamayı seçtim.İyi seyirler...