- Kesinlikle çok hızlı okunduğu doğru...Kitabın harf aralığımı fazla, yazılarımı büyük,yoksa konuşma cümlelerinin fazlalığından mı anlamadım ama sayfalar çok çabuk ilerliyor.Fakat dilinin basitliği beni sarmadı. Aralara serpiştirilen süslü cümleler bana çok yapmacık geldi.
- Konusu ilk başta bana da çok çekici geldi(piraye,nazım,şiir üçgeni vardı çünkü)ama sonradan oda beni itti.Hele aşka dair kırıntı bulamadığım ama yazarın çok büyük aşk olarak lanse ettiği zincirde ,benim bile kadınlık onurumu sarsan olaylara verilen tepkiler beni iyiden iyiye bunalttı.Sonlara yaklaştıkça kahramanın aklını başına getirsede yazar benim açımdan kitabı kurtarmaya yetmedi.
- Bu kadar insan hangi bölümde ağladı ben anlamadım.Ağlamak bir yana dediğim gibi sinirden kudurup durdum çoğu yerde.İçinizde ben okudum ve ağladım,etkisinden çıkamadım diyen varsa lütfen söylesin nerde ağladığını?Ben çok merak ettim doğrusu?
- Kitabın Diyarbakır'a yönelik bölümlerinde anlatılanlar fena sayılmazdı.En azından Diyarbakır hakkında bildiklerim azcık artmış oldu.
Çok acımasız oldu yorumlarım galiba ama zamanıma değilse de parama acımadım desem yalan olmaz.Yinede boş vaktiniz varsa,kafam dolu azcık dağılsın diyorsanız,benim gibi başkaları nelere güzel diyor merak ediyorsanız bu kitabı okuyabilirsiniz.
Yada boşverin kopyalar gerçeklerini yaşatır diyerek Piraye için yazılmış SAAT 21-22 ŞİİRLERİ'nden bir bölümü okuyun.
Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...
Ne güzel şey hatırlamak seni:
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
Parmakların ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının,
güneşli bir rahatlık
ve etin daveti:
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
sıcak
koyu bir karanlık....
Ne güzel şey hatırlamak seni,
yazmak sana dair,
hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek :
filanca gün, falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil
edâsındaki dünya...
Ne güzel şey hatırlamak seni.
Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine:
bir çekmece,
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım
Ve hemen
fırlayarak yerimden
penceremde demirlere yapışarak
hürriyetin sütbeyaz maviliğine
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...
Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...
******************************
En güzel deniz :
henüz gidilmemiş olanıdır.
En güzel çocuk :
henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz :
henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz :
henüz söylemememiş olduğum sözdür...
****************************
Seni düşünmek güzel şey
ümitli şey
dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey.
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil
şarkı söylemek istiyorum...
Kale kapısıdan çıkarken ölümle buluşmak üzre,
son defa dönüp baktığımızda şehre,
sevgilim, şu sözleri söyleyebileceğiz :
"- Pek de öyle güldürmedinse de yüzümüzü,
çalıştık gücümüzün yettiği kadar
seni bahtiyar
kılalım diye.
Devam ediyor bahtiyarlığa doğru gidişin,
devam ediyor hayat.
İçimiz rahat,
gönlümüzde hak edilmiş ekmeğine doymuşluk,
gözümüzde ışığından ayrılmanın kederi,
işte geldik gidiyoruz
şen olasın Halep şehri..."
Uzaktaki şehrimin damları üzerinden
ve Marmara denizinin dibinden geçip
sonbahar topraklarını aşarak
olgun ve ıslak
geldi sesin.
Bu, üç dakikalık bir zamandı.
Sonra, telefon simsiyah kapandı...
2 yorum:
çok satanlardan uzak durmayı yeğliyorum açıkçası en azından ortalık biraz yatışana kadar:)) meslek gereği en kötü kitabı da biraz kurcalamam gerekiyor mutlaka. ama yinede kötü bir kitaba vakit ayırmak için insan hayatı kısa:))
Bu arada bloguma ziyaretiniz ve yorumunuz için teşekkür ederim.
Daha sık uğranacaklar listesindesiniz artık:))
saygılar...
Genelde eğer favori yazarlarımdan değilse bende uzak durmaya çalışırıdım,ama bu sefer dolduruşa fena geldim galiba:)Yaptığınız iade-i ziyaret için teşekkürler bizden efendim.
Yorum Gönder