Yaşamda herşeyin olması gerektiği zamanda olduğuna inanırım ve kolay kolay hayıflanmam. Yalnız bu işin tek istisnası kitaplar.İçlerinden beğendiklerimi keşke daha önce okusaydım diye sık sık kızanırım kendime.Geçmişteki o kitabı okunduğunda,bugünkü ben üzerindeki etkiyi yaratmayacağını bilmeme rağmen yinede vazgeçemem bu söylenmelerimden.
Nietzsche Ağladığında daha önce okumadığım için hayıflandığım kitaplardan biri oldu.Zevk alarak ve sindire sindire okuduğum kitapta insanı düşünmeye sevk eden o kadar çok ayrıntı var ki...Nihilizmi önemli bir kavram olarak ele alan Nietzsche'ın felfesini , psikolojik bir romanla destekleyerek okurun önüne anlaşılabilir bir kitap koyan psikiyatri profösörü yazarını tebrik etmek gerek.Hem bir kuramın ana hatlarını verip,hemde insanı sıkmadan gündelik yaşam üstünde düşünmeye sevketmek gerçekten büyük başarı.
Kitap, Lou Salome isimli genç ve çekici bir kadının Prof. Friedrich Nietzsche'ı tedavi etmesi için Dr. Josef Breuer'dan yardım istemesi ile başlıyor.Breuer'ın daha önce farklı bir yol deneyerek tedavi ettiği hastası Bertha ile ilgili duyumlar alan Lou Salome,Nietzsche'ın ümitsizliğini ve intihara meyilli halini sadece Breuer'in düzeltebileceğini savunmaktadır.Breuer karşılaştığı sert ve uyumsuz hasta Nietzsche ile yaptıklarını , genç arkadaşı ve tıp öğrencisi Sigmund Freud ile paylaşır,arada ondan yardım alır.Nietzsche'ın ümitsizliğini düzeltmeye çalışan Breuer çok önemli bir sorunla karşılaşır:Kendi ümitsizliği...Zamanla terapi niteliğini alan görüşmeleri sırasında iki erkek saplantı haline getirdikleri kadınların gölgelerinden kurtulmaya, inanç , din,gerçek mutluluk,acı,gerçek özgürlük,kader gibi konular hakkında uzun uzun konuşmaya başlarlar.Bu uzun konuşmalar sırasında hem kendilerine hemde yaşam dair bir sürü yeni şey keşfederler.
Kitabın sonuna yazarın bir notu konulmuş ve romanda gerçek hayattan alınan kesitler belirtilerek okuyucunun kafasındaki soru işaretleri cevaplanmış.Kitabın bana göre tek dezavantajı benim için bile çok küçük harfleri olmasıydı.Ayrıntı Yayınlarının okuduğum tüm kitaplarındaki bu nokta, 340 sayfalık kitabın çok daha uzun sürede bitmesine sebep oluyor.Gerçi bir gecede bitirenler de varmış,varsın bizim tembelliğimiz olsun efendim:)
Kitabın arka kapağında dediği gibi "Kendisiyle ve hayatla yüz yüze gelmekten çekinmeyenlere"
ısrarla tavsiye olunur.
Yaşamının mercek altına alınmasından gizliden gizliye zevk almayan bir hastayla karşılaşmamıştı.mercek ne kadar büyük gösterirse hasta o kadar çok zevk alırdı.İncelenmekten alınan keyif o kadar büyük olurdu ki Breuer yaşlanma,sevdiklerini kaybetme ve dostlarından fazla yaşamadaki asıl acının sizi inceleyen gözlerin bulunmaması olduğuna inanırdı.-Hiç kimsenin dikkat etmediği bir yaşam dehşeti...(syf.66)
Kutsal olan gerçekler değil,kişinin kendigerçeği için çıktığı arayıştır!kendi kendini sorgulamadan daha kutsal birşey olabilir mi?(syf.81)
Bir de Nietzsche'nin söylemeye cesaret ettiği o sözler!Bir düşünün!Ümidin en büyük kötülük olduğunu söylemesi!Tanrı öldü demesi!Gerçek,onsuz yaşayamayacağımız bir yanlıştır demesi!Gerçeğin düşmanı yalanlar değil,inançlardır demesi!Ölümün son iyiliğinin bie daha ölemeyecek olması demesi!Doktorların,insanların kendi ölümlerini ellerinden almaya hakkı olmadığını söylemesi!Kötü düşünceler!Bu fikirlerin her birinde Nietzsche'ye itiraz etmişti.Ama bunlar sahte itirazlardı;ta kalbinin derinliklerinde biliyordu ki Nietzsche haklıydı.
Ya Nietzsche'nin özgürlüğü!onun yaşadığı gibi yaşamak nasıl bir şey olurdu?Ev yok bark yok,zorunluluk yok,ödemesi gereken maalar,yetiştirilmesi gereken çocuklar yok,program yok,toplumda bir yeri,rolü yok.Böyle bir özgürlükte Breuer'e cazip gelenbir şeyler vardı:Neden Nietzsche'de bu kadar çok,kendisinde bu kadar az vardı?Nietzsche'nin özgürlüğünü elde ettiği açıktı.Ben neden yapamıyorum? diye homurdandı Breuer.bu düşüncelerden başı dönmüş bir halde yatağına uzandı,ta ki sabah altıda saatin zili çalana kadar.(syf.89)
Her insanın ölümü kendine aittir. Ve herkes kendi tarzını belirleyebilmelidir. (syf.91)
Ölümün son iyiliği, bir daha ölümün olmamasıdır.(syf.91)
Boşuna!Basel tarihinindeki en iyi hoca olduğunu ya da insanların iki bin yıllarında onun kitabını okumaya cesaret edebileceğini söylerken ne kadar doğaldı,böbürlenerek değil,yürekten inanarak konuşuyordu.Bunlar Breuer'i hiç rahatsız etmemişti.Nietzsche haklı olabilirdi!Hitabeti ve yazısı çok güçlüydü,fikirleriyse son derece zekiceydi,hatta yanlış fikirleri bile.(syf.155)
-Bana şehveti yenmemi söylüyorsunuz,küçük değersiz şehvetimi.Kendi içimdeki daha yüce parçaları beslememi söylüyorsunuz;ama onu nasıl yeneceğimi,içimdeki kahramanı nasıl besleyeceğimi söylemiyorsunuz.
-Bunu nasıl yeneceğinizi zamanla öğreteceğim.Uçmak istiyorsunuz ama uçmaya uçmakla başlayamazsınız.Size önce yürümesini öğretmek zorundayım ve yürümeyi öğrenmenin ilk adımı,kendi kurallarına uymauan insanın başkaları tarafından yönetilmek zorunda kalacağını anlamaktır.Başkalarının kurallarına uymak,insanın kendisini yönetmesinden çok,hemde çok daha kolaydır.
Bu sözleri söyleyen Nietzsche küçük tarağını çıkararak bıyığını taramaya başladı.(syf.201)
Hayır,problem huzursuzluk değil.asıl problem yanlış bir konuda huzursuzluk duyman.(syf.206)
Sık sık yolumu şaşırdığımı düşünüyorum:Eski hedefler artık işe yaramıyor ve yenilerini icat edecek halde değilim.hayatımın nasıl aktığını düşündükçe kendimi ihanete uğramış ya da oyuna gelmiş hissediyorum;sanki göklerdeki birileri bana bir oyun oynuyorisanki bütün hayatım boyunca yanlış melodiyle dans edip durmuşum.
-Yanlış melodi mi?
-İstikbali parlak delikanlının melodisi,hayatım boyunca dilimden düşürmediğim melodi!
-Melodi doğruymuş,Josef, ama dans yanlışmış.
-Doğru melodi,ama yanlış dans mı?Ne demek istiyorsunuz?
Nietzsche birşey söylemedi.
-Sizce istikbal sözünümü yanlış yorumladım?
-Parlak sözünüde yanlış yorumladınız,Josef.
-Anlayamıyorum.Daha açık konuşabilir misiniz?
Belki de kendi kendisiyle daha açık konuşması gereken sizsiniz. (syf.212)
Bazen herkesin gizli bir anahtar cümlesi vardır diye düşünüyorum.(syf.231)
Onun değerini şimdi anlıyorsun,çünkü onu kaybetmenin ne demek olduğunu anlamana yetecek kadar bir şeyler yaşadın.(syf.310)
Demek istediğim şu:Biriyle tam bir ilişki kurabilmen için önce kendinle ilişki kurabilmelisin.Eğer kendi yanlızlığımızı kucaklayamazsak,inzivaya karşı kalkan olarak başka birini kullanırız.Yalnızca bir kartal gibi yaşayabilen insan -kimsenin seni seyretmesine ihtiyaç duymadan- başka birine sevgisini verebilir;yalnızca o zaman o insan bir başkasının büyümesi ve gelişmesiyle ilgilenebilir.(Syf.313)
3 yorum:
Aha! Bu kitabı çok sevmiştim ben de :) senin de severek okumana çok sevindim o yüzden. Öykücüye yolladığım ilk paketlerden birine koymuştum bu kitabı, ben çok sevdim, eminim sen de seversin diye :)
Yazılarında sevdiğim kitapları görmek çok hoşuma gidiyor ayrıca.
Sevgilerimle..
Bunu kütüphaneden aldım ama kesinlikle kendi kütüphanemede ekleyeceğim.Hoşuna gitmesi hoşuma gitti çınarcım:)
Yüzünü dökme küçük kız... İlk kez burada dinledim. ve bu şarkı yüzünden blogunu açamıyorum. Açsam kapatamıyorum. Kitap. Bu kitabı herkes okumalı. Herkes başka birşey çıkarabilir. Ben senin aşağıya yazdığın alıntılardan birine çok takılmıştım... Hangisi olduğunu da sen tahmin et. Görür görmez yakaladım...
Yorum Gönder