Bir türlü gelmeyen bahar, sıcaklığını yüz görümlüğü isteyen gelin gibi gösterneye nazlanan güneş,karara vardıramadığım bu nedenle sorun olmaktan çıkamayan düşünceler,artık zayıfla diyen beynine dilsiz bir uşak gibi itaat etmeye çalışan zavallı midem...Yazmaya engel gibi gözükmeselerde hepsi önümde kocaman birer duvar oluyorlar.En azından mart ayı içinde bitirdiğim kitapların isimlerini not edeyim diye açtım sayfayı ama şu an için pek mümkün görünmüyor."Benim Kitaplarım" ın resmini ararken ,neden kaçtığı bilmeyen sincaplar misali o sayfadan o sayfaya sıçradımZamanımı boşa geçirdim diye kendi kendime homurdandım biraz.Bir sayfada A. Ali Ural' ın röportajını okuyunca kesildi tüm iç seslerim.Yazmaya dair yapılan tüm övgüleri kabullenirim ama hiçbiri bana okumayı 2. plana attıramaz.Elimde kitapla 1-2 defa görenlerin "Bu okumayla yakında kitapta yazarsın" iğnelemesine inat hiçbir zaman düşlerimi süslemedi yazmak.Aklımda hep daha iyi okuyucu olmak için (hem de bunu sadece kendime kanıtlayabilmek için) neler yapmam gerektiğiyle ilgili planlar oldu.Bu bloğu bile okumalarımı bana anımsatsın diye yazmaya başladım ,öncelikli meselesi de hala budur yazdıklarımın.
Yazıyı okuduktan sonra beynimin içindeki kararın netliğine bir kere daha sevindim.İstediğim ünlü değil iyi bir okuyucu olmak ama iyi okuyucu olmama ön ayak olacaksa ünlü olmayada hayır diyemem:)
İşte başlığı yazdıran röportajdan birkaç parafgraf:
Çevremizde ‘ünlü bir yazar’ olmak isteyen arkadaşlarımız var. Tanınmış bir yazar olarak size soralım, nasıl, ‘ünlü bir yazar’ olunur?
Ün beğeninin peşinden de gelebilir aykırılığın peşinden de. Araplar “Muhalefet et ki tanınasın!” derler. Bizim büyüklerimiz de “Şöhret âfettir.” demişler. Şiirimizin sultanlarından Şeyh Gâlib’in şu ifadesine bayılırım ben, “Elimdeki kalem her zaman şöyle der: Halkın beğenisi benim için felakettir.” Ben ünlü bir yazar olmak isteyen genç kardeşlerimize “ün”ü değil “yazmayı” hedeflemelerini salık veririm. Yoksa cin olmadan adam çarpmaya, Dostoyevski olmadan “Ecinniler”i yazmaya kalkarlar. Aynaya bakmaktan masaya oturacak vakti bulamazlar. Derin bir okuma sürecini yaşamadan, yazmanın büyülü sularına atarlar kendilerini ve boğulurlar. Edebiyat dünyası geniş bir edebiyat mezarlığını da kapsar. Genç ölüler yatar bu mezarlarda.
‘Ünlü bir okur’ olmak isteyen pek çıkmıyor, neden böyle bu?
Çünkü okumak yazmak kadar fiyakalı görünmüyor. Okurların elleri çenesine dayalı fotoğrafları olmuyor çünkü. Aslında esas olan yazmak değil okumaktır. Yazmak esas olsaydı Kur’an’ın ilk emri “Oku!” değil “Yaz!” olurdu. Okumak esas, yazmak tâlidir. Zira yazmak okuma temelinde yükselebilecek bir binadır. Hem biliyor musunuz her kitap iki kişi tarafından yazılır: Yazar ve okur. Çünkü okur kitaba kendi imgelem dünyasını ve birikimlerini katarak kitabı bir anlamda yeniden yazmış olur. Emerson’un “Kitabı iyi yapan okuyucudur.” sözünü bu bağlamda değerlendirebiliriz.
Kendinde yazar olma potansiyeli olmayanlar bir meslek olarak okur’luğu seçebilir mi?
“Meslek” kelimesine “tutulan yol” anlamı verirsek neden olmasın! Burada bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim. Okumak ve okur gibi yapmak aynı şeyler değildir. Yalnız yazmak değil, okumak da bir çalışmayı gerektirir.
Okurlukla yazarlık arasında nasıl bir ilgi var?
İlgi kelimesi zayıf kalıyor. Bunlar aynı bütünün parçaları.
Yazarlık nereden başlıyor?
Okumaktan başlıyor.
Yazmakla ilgili bizlere önerileriniz var mı?
Olmaz mı! Hemen yazmayı bıraksınlar ve okumaya başlasınlar. Okuyacakları kitapları en az yiyecekleri yemeğe gösterdikleri özenle seçsinler. Dahası her kitabı en az iki kere okusunlar. İlkinde haz alarak okumalarında bir mahzur yok, ikincisinde satır satır, paragraf paragraf masaya yatırsınlar eseri, dili, kurguyu, üslubu ve karakterleri incelesinler. İşkenceye dönse de bu okuma, sabretsinler. Notlar alarak içselleştirsinler okuduklarını.
*** Kendime not***
Ünlü okur olma yolunda atılacak il adım:Ellerin çenene dayalı bir fotoğraf çektirip bloğa koy:) Mümkünse uzakta bir yerlere bakıyormuş gibi azcıkta kısık olsun gözlerin:)
Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti
18 saat önce
10 yorum:
Bayıldım yazıya, ne kadar güzel anlatmış, evet, ben de iyi bir okur olmak istiyorum.
Sevgilerimi yolluyorum.
Sevgili Serap,
Duygularıma tercüman oldun.Ben de ünlü bir okur olmak istiyorum.Bütün yazarlar kitaplarını bana okutmak için birbiriyle yarışsın.
ben de olabilir miyim acaba???
gözler tabi kesin kısık olmalı ama yetmez, elinde şık bir yakın gözlüğü sapıda dudaklarının arasında olmadı mı olmaz...
:)
bence sen iyi bir okursun :)
hem de birsürü kişi seni tanıdığımız içinde "ünlü" ve iyi bir okursun ;)
cANIM BENİM...
Kitapları Senin gibi güzel anlayan bilmiyorum.
Sen zaten çok iyi ve ünlü bir okursun...
Yazına bayıldım...
Çok yaratıcı ve keyifle okunan bir yazı olmuş... Tebrikler...
A.Ural'ın o röportajı benim de çok hoşuma gitmiştir. Velev ki kendisi, radyo programında her hafta, "iyi bir okuyucu olmadan yazar olunmaz "der durur. Yazmayı severim.Ama okumanın yerini tutmaz elbet.Ve hiç bitmeyecek bir meşgale bu. Oku, oku nereye kadar ! :)
Ne kadar cok okursan o kadar cok taklit olur belki de kim bilir
bloğunuzla tanıştığım için ne kadar mutluyum anlatamam, çünkü ben de kendi çapımda büyük bir okur olduğumu düşünüyorum. Bir defterim var ve okuduğum tüm kitapların listesini tutuyorum, kendi bloğumda tavsiyelerde bulunuyorum ben de. Dün internetten (kitapyurdu) 14 yeni kitap siparişi verdim. Okumanın sonu yok. Keşke yazabilsem ama olmayınca olmuyor. 2 yıldır İng.Türkçe kitap çevirmenliği yapıyorum ve iyi bir okur olmanın meyvelerini topluyorum. Sizi de ünlü bir okur olarak kutluyor başarılarınızın ve yorumlarınızın devamını diliyorum.
Yorum Gönder