Hiçbir kitap hakkında okumadan kötü şeyler söylemedim.Emeğe saygı herşeyden üstündür benim için ama o emek ortada yoksa...
Önce bir gazete ilanı ile farkettim kitabı.Bilmem kaç dilde yayınlanmış,bilmem kaç yüzbin basımı yapılmış bir kitabı neden kendi dilinde yayınlatmak için bu kadar beklemiş yazar ,şaşırdım.Sonra gazete eklerinde,internet sitelerinde ve kitap şatış listelerinde gözüme çarptı.Hayallah,ben nasıl farkedemedim bu kitabı diye hayıflanırken kitabın konusuyla ilgili yazılan hiçbirşeye rastlamadığımı farkettim.Her yerde reklamının olması ama içeriğinden ve yazardan kimsenin bahsetmemsi garip geldi.Pazar günü Hürriyet gazetesinin ekinde Ezgi Başaran'ın yazısını okuyunca gıcık bir gülümseme yayıldı suratıma.
Remzi Kitabevi'nde, D&R'da ve Kabalcı Kitabevi'nde çok satanlar rafının baş köşesinde duran Kayıp Gül adlı romanı elime aldım. Yazarı daha önce adını hiç duymadığım Robert Kolej mezunu Serdar Özkan. Benim adını hiç duymamış olmam bir kriter değil; incelemeye devam ediyorum. Ön kapağın tepesinde “Uluslararası Bestseller” ibaresi var. Vay be, galiba satın alacağım! Sol alt köşede de Slovenya'dan Air Beletrina'nın “Büyük bir global başarı. Simyacı, Küçük Prens ve Martı'yı sevenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap” yorumu. Air Beletrina nedir bilmiyorum ama kitabı Küçük Prens ve Simyacı'yla aynı kefeye koyuyor, kesinlikle alıyorum!Aldım ve okudum. Kabaca, kayıp ikizini arayan Diana adlı bir kadının hikayesini anlatıyor. Bana göre sırtını Doğu kültürüne ve mistisizmine dayamış, Doğu'yu afili bir pakete sarıp Batı'ya satma eğiliminde, oryantalizm kokan, en insaflı deyişle ortalama bir kitap. Böyle kitap yazmak suç mu? Hiç değil. Fakat böyle kitaba “40 ülkede 28 farklı dile çevrildi” bandı takmak, uluslararası bestseller tabelası çakmak, Küçük Prens'le bir tutmak neyin nesi? Kıllandım ve araştırmaya başladım.
Devamını okumak isteyenler yazıya tıklayabilir.
Ertesi gün takip ettiğim bloglardan La Paragas'ta Buraneros 'un :
Geçen gün televizyonda, şimdi ismini hatırlayamadığım bir ünlünün konuğuydu; kitabı dünyada bir çok yerde bestseller(!) olmuş ünlü yazar(!) Serdar Özkan... Bütün dünyanın farkına varıp da bizim bir türlü farkına varamadığımız kitabı Kayıp Gül'ü anlatıyordu...
diye devam eden yazısını okuyunca sizinde dikkatinizi çekti mi acaba diye yazmak istedim.
Bugün yazı için kitabın resmini bulayım derken sevgili Ena'nın yazısını da görünce benim referanslarım tamamlandı.
Kitabı okumadığım için konusu ve dili hakkında söyleyeceğim hiçbirşey yok.Okuyabilme ihtimalim olsaydı ( ki sırf tepki olsun diye bile yok) belki kitabı beğenecektim.En azından beğenebilecek kişilere önererek hakkında birkaç satır yazı yazabilecektim.Üzgünüm ki bu yazı çıktı ortaya.
Tepkim kitaba yönelik değil kesinlikle...Timaş yayınevinin kullandığı reklam anlayışına ve kitabının üzerinden bu kadar ticari oyun oynanmasına ; insanların aldatılmasına olanak veren yazara kızdım ben....Yazıyı yazarken ki amacım da sizi bu tepkiye ortak etmek değil sadece haberdar etmektir.Belki benden farklı düşünen ve bu olaylara açıklık getirebilecek birileri vardır ve bu sayede öğrenmiş olurum...
Bu arada kitap 2003 yılında Doğan Kitap'tan yayınlammış.İncelemek isteye olursa buyrun linki
12 yorum:
serap hn.ben kitabı okudum.bildiğimiz kişisel gelişim cümlelerini basit bir öykünün içinde anlatan bir günde okunabilecek,ama dimağda öyle kalıcı bir lezzet bırakmayan sıradan bir kitap.çerez niyetine okunabilir.hani yurt dışında metroda falan okunan basit anlatımlı kitaplar varya onlardan.yazar anladığım kadarıyla küçük prens'ten etkilenmiş ve ona atıfta bulunarak birşeyler yazmak istemiş.
Best Seller ibaresiyle pazarlanan bir kitabı en sevdiğim yazara da ait olsa okumaktan kaçınma gibi belki de uyuz bir huyum var. Elif Şafak'ın "Aşk"ını da okumadım mesela ve okumayacağım da, bazı kitaplarını gerçekten çok beğenmeme rağmen. Bahsettiğin tür kitapların daha dış görünüşünden sıradan birşey olduğu bellidir. İclal Aydın'a yılın edebiyatçısı ödülünün verildiği yerde kıyıda köşede kalmış yazarlara sarılmalıdır demekteyim. Naçizane fikrimdir. Bu arada hoşgeldin tekrar aramıza...
İyi bir okuyucu iseniz.
1. Bazı yazyınevlerin, baştan eleyebilirsiniz.
Mesela
Timaş
Kara Kitap;
Herkes birilerinden esinlenebilir,bunun doğal birşey olduğunu düşünüyorum.Ama bu kadar içi boş tantanaya gerek yok di mi?
Hoşbulduk Nurşen hocam;
Sizin naçizanae fikriniz benim başımın üstündedir.Ben sevdiğim yazarlara kıyamadığım için okuyorum,nadirende içsesimi dinlemeyi bırakıp kapılıyorum bestseller akımına.Yinede dediğiniz gibi nice cevherler dururken memleketimin kitapçı raflarında yapılan bu ticeri oyunlar insanda bir bulantı hissi uyandırıyor.
Kaptan;
İyi okuyucunun o kadar sert kuralları olacağını zannetmiyorum.İdeolokjik olarak farklı kulvarda koştuklarını düşünsemde sırf Nazan bekiroğlu kitapları yüzünden bile Timaş'ı göz ardı edemem.Nazan Hanım başka yayınevine geçerse düşüneceğim bir olasılık olarak bunu duvara astım:)
ben de yeni aldım kayıp gülü..gerçekten çerezlik bi kitap,en azından yarısındayım e şu ana kadar öle..okuyucu yormayan,düşündürmeyen bi kitap..
bu arada beni asyaselda mimlemişti..konu kitap olunca ben de sizi mimledim :)
Hoşgeldin Zeynep;
En azından dünyanın parasını vermemişsiniz.Ben bu tarz kitaplara dünyanın parasını verip sonradan arkasından üzüldüğümü çok bilirim.Sobene de bakıp en kısa zamanda cevap vermeye çalışacağım.
Konu kitap olduğuna göre fazla oyalanmam büyük olasılıkla:)
Serapcığım,
Gerçekten büyük bir rezalet bana göre.Bu yüzden biz gerçek edebiyatseverler bu konuda uyanık olmalı ve tıpkı senin yaptığın gibi bu tür yazılarla çevremizi uyarmalıyız.
Çok sinirlendirdiler beni.
Kitap çıkalı çok olmuş ancak ben daha bu sene okuyabildim.Bestseller olmasını abartılı bulsam da akıcı sade bir iki günde bitebilen hoş bir kitap olarak gördüm ve yorumladım.Yazarın ilk kitabıymış çok şey beklememk lazım sanırım ama yayınevinin "uyanıklığının" hoş olmadığına katılıyorum.yorumuma göz atmak ishttp://www.kitapsohbetcisi.com/2012/06/sohbet-kayp-gul-serdar-ozkan.htmlterseniz
Yorum Gönder