27 Ekim 2007 Cumartesi

KÜRK MANTOLU MADONNA(Sabahattin Ali)

En son ne zaman bir kitabı okurken gözlerimdeki yaşları tutamadığımı hatırlamaya çalışıyorum da,nerdeyse 1 seneyi geçmiş.Ordu'da Orduluların bile bilmediği,rastlantı sonucu bulduğum il halk kütüphanesinden ilk kitap olarak Kürk Mantolu Madonna'yı aldım.Okudum ve ağladım.
1941 senesinde 'Hakikat' gazetesinin siyasi olmayan sürükleyici bir aşk romanı isteği üzerine günlük bölümler halinde yazılmış. Kitap kısa sayfa sayısıyla roman sınıfına girememiş,ancak konu bakımından ise hikaye ye dar gelmiştir.Yazarının deyimiyle tam bir "büyük hikaye"dir.
İçerik olarak 2 bölümden oluşmaktadır.İlki yazarın, hikayenin kahramanlarından Raif efendiyle ve ailesiyle tanışması üzerine kurulmuştur.2. ise Raif'in kaleminden Maria Puder ile olan aşkını anlatmaktadır.Yandaki resim Maria Puder'e ait bakışın sık sık benzetildiği "Andreas del Sarto"nun "Madonna delle Arpie" adlı tablosudur.
Kitap hazin bir aşkı anlatmasından çok, yaptığı başarılı kişilik tahlilleriyle aklımda kalacaktır.Hakkında yazılanlardan şartların uygun olmadığını anladım fakat bu konunun bu kadar kısa olarak harcanmasına yinede çok üzüldüm.2 bölümde başlı başına birer roman olabilecek ayrıntılara sahip.
Kitapta hafızlara kazınacak çok güzel yargılar ve tahliller var ama ben beni en çok etkileyen birkaç tanesini yazmak istiyorum.
  • Başkasına merhamet etmek, ondan daha kuvvetli olduğunu zannetmektir ki, ne kendimizi bu kadar büyük, ne de başkalarını bizden daha zavallı görmeye hakkımız yoktur.
  • Bir kadının bize herşeyini verdiğini zannettiğimiz anda onun hakikatte bize hiçbirşey vermiş olmadığını görmek, bize en yakın olduğunu sandığımız sırada bizden, bütün mesafelerin ötesindeymiş kadar uzak bulunduğunu kabule mecbur olmak acı birşey.
  • Ruhlarımız için en lüzumlu, en kıymetli olan şeyleri birbirimizde bulduktan sonra diğer teferruatı görmemezlikten gelmek, daha doğrusu büyük bir hakikat için küçük hakikatleri feda etmek, daha insanca ve daha insaflı olmaz mıydı?
  • Kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor.

İçimizdeki Şeytan'la Sabahattin Ali' yi bana ilk tanıştıran Rabişime tekrar teşekkür ediyorum.

2 yorum:

Unknown dedi ki...

bu kitap kakkında pek çok yorum okumuş oldum seninkiyle birlikte, ama henüz kitabı okuma fırsatım olmadı. Bilmiyorum belki de Sabahattin Ali'ye olan önyargım yüzünden okumuyorum ama çok güzel anlatmışsın, kim bilir belki yakın bir zamanda okurum.
bu arada bloğuna son yorumlar köşesi koyarsan, Kamondo merdivenleri hakkındaki yazına dün yazdığım yorumdan da haberdar olursun:-)
ayrıca neredeyse yemek bloglarının hakim olduğu bu blog aleminde alternatif bir blog olduğun için teşekkür ederim, kitap okumaya, yorumlamaya ve hayatına tat katan ne varsa paylaşmaya devam et, takipteyim çünkü.
sevgilerimle...

SERAP dedi ki...

Eğer son yotumlar köşesinin nasıl ekleneceğini anlatırsan neden koymayayım:)
Sebahattin Ali'yi okurken azda olsa Dostayeskinin kişilik tahlillerinden bişeyler bulacağına eminim.
Paylaşarak paylaşımlarımı arttırdığın için asıl ben teşekkür ederim.
Kızına ve sana sevgi dolu günler dileğiyle...