29 Ekim 2009 Perşembe

BAYRAM DOLAYISIYLA KAPALIYIZ

İçimden hiç yazmak gelmiyor.Sadece sürekli sıcak birşeyler içmek ve okumak istiyorum.Ne zamandır koşturma içinde olduğumdan dolayı bugünüde kendime tatil ilan ettin.Cumhuriyet bayramımız kutlu olsun.
Yakında yeni hızımla burada olacağım.(Umarım:)

16 Ekim 2009 Cuma

SADECE NOTTUR.


Benim kuzunun doğumgünü var pazartesi günü.Mutlu olsun diye kırk takla atıyorum resmen. Uzun mu uzun kedi merdivenleri yapıyorum.Arkadaşlarına dağıtacağı hediyeler için paketler yapıp davetiyeler hazırlıyorum.Bu arada okumaya devam ediyorum.Üzülmemeye ,üzülenleri teselli etmeye çalışıyorum.Yine birikti anlatacaklarım ama şu pazartesi geçsin diyorum...Ben gelene kadar siz "Saklı Bahçe"nin manzarasını seyredin.

15 Ekim 2009 Perşembe

1.YILINDA....


RAHATLIK

Sen büyüdüğün vakit çocuğum,
Yine çiçekler açacak dallarda.
Dallarda açan çiçekler gibi,
Yine çocuklar uyuyacak masallarda.

Sen büyüdüğün vakit çocuğum,
Yine uykular havuzda dibe gidecek.
Havuzlarda kaybolan uykular gibi,
Yine çocuklar mektebe gidecek.

Sen büyüdüğün vakit çocuğum,
Yine göklerden mavi gölgeler inecek yere.
Toprağı nurlardıran mavi gölgeler gibi,
Yine çocuklar gülümseyecek, askerlere.

Sen büyüdüğün vakit çocuğum,
Yine meltemler geçecek denizlerden.
Denizlerden geçen meltemler gibi,
Yine çocuklar olacak, rahatlık veren.

12 Ekim 2009 Pazartesi

GAMZEM'E.....




Gamzem,canım arkadaşım,biricik sırdaşım,herdaim dostum.

Beraber uykusuz geceler geçirdiğim,konuşmaya doyamadığım,neşesini neşem üzüntüsünü üzüntüm bildiğim güzel insan...

Yanındayken herşeyin tadını faklı aldığım,uzaktayken bile yakın saydığım,görmesemde her halini bildiğim yoldaşım.

Gözünün gördüğü,gönlünün istediği tüm güzellikler ,iyilikler senin ve oğlunun olsun.


Doğum günüm kutlu olsun.Nice güzel yıllar yaşa arkadaşım.

Bu şarkıda benim sana doğumgünü hediyem olsun.
Seni çok seviyorum.

7 Ekim 2009 Çarşamba

LEYLAK DALINDAN GELEN BUKET :)

İşten eve geldiğimde kalorifer peteğinin üstüne konmuş bir paket karşıladı beni.İçinden Onur Caymaz'ın YAZ TARİFESİ isimli şiir kitabı ve KALBİN VE TENİN BÜTÜN İSTEKLERİ isimli öykü kitabı, Barış Bıçakçı'nın da BİZİM BÜYÜK ÇARESİZLİĞİMİZ isimli romanı çıktı.



Her biri içindeki özel notlarla bana ulaştırılan bu kitapları yollayan kişi o kadar zarif ki kızıma da öykü kitapları ve hello kittyli (Eylül Ilgın'ın en sevdiği karakter olur kendisi) ayraç yollamış.

Anne -kız gözlerimiz ışıl ışıl hemen teşekkür etmek için bu yazıyı yazmaya koyulduk.Yorucu bir günün ardından eve geldiğimde mutlu olmam için sebep yaratan kişiye Nurşen Hocam'a nam-ı diğer LEYLAK DALI'NA ne kadar teşekkür etsek azdır herhalde.

Sağolun hocam o kitaplara dokunan elleriniz,bu kadar ince düşünen kalbiniz asla incinmesin.

5 Ekim 2009 Pazartesi

EY SEVGİLİ OKUR (Derviş Şentekin'den)


Yeni sezon bu hafta açılıyor; bu yıl hangi kitapları okuyacağını merak ediyorum ey sevgili okur! Geçen sezon üç-beş kitabı çok okumuştun, öpüp başımıza koymuştuk... ‘Bu krizde’ kitaba ayrılacak para da yok zaman da, diyeceksin. Sana hak veriyorum; hayır, kitaba ayrılacak para ve zaman konusuna değil, krize. Ama sen ne zaman bu ülkenin rahat, krizsiz günler geçirdiğini gördün ki. Baban doğduğunda da vardı ekonomik kriz, sen doğduğunda da. Ve hatta krizlerin en sertinin ortasına doğmadı mı çocuğun... Belki bana kızacaksın ama zaten son on yılda sadece ve sadece bir (gözlerine inanamayacaksın biliyorum onun için rakamla da yazıyorum:1) kitap okudun. Koca bir ömrü beş, bilemedin altı kitapla geçirmek seni de üzmüyor mu ey sevgili okur.




Tamamını okumak için yazıya tıklayın lütfen.

3 Ekim 2009 Cumartesi

BİR SÜRE YERE PARALEL GİTTİKTEN SONRA( Barış Bıçakçı)




Bazen yaptığım seçimleri düşünüyorum da kendimi bir övesim geliyor:)Kütüphaneden son seferde edindiğim kitapların hepsi bana iyi seçim yapmanın önemini bir kez daha hatırlattı.Şimdi o kitapların birinden bahsedeceğim.

Kitabın adı "Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra", Barış Bıçakçı'nın kitabı. Yazarın adı ilk olarak ne zaman dikkatimi çekti hatırlamıyorum ama neden çektiğini (ufak bir benzerlik diyelim) çok iyi biliyorum.

Bu kitabın adını ilk duyduğumda yarım kalmış cümleyi tamamlamak geldi içimden .İlk olarak sonuna "düşersin" fiilini getirdim.Ondan sonra kitabı ne zaman görsem (uzun bir süre kütüphanenin girişindeki camekanda sergilendi) sonuna bir şeyler ekleme alışkanlığını bırakmadım. Okurken bile aynı oyunu sürdümdüm kendimce...

Kitap ressam Başak'ın intiharının çevresinde dönüyor.Annesi Türkan hanım,abisi Umut,sevgilisi Ahmet,arkadaşları Abidin ve Nilüfer,komşuları Canan intihardan öncesini ve sonrasını anlatan kısa anekdetlor fısıldıyorlar kitabın sayfalarından.Hepside ön belirtisiz intihara bir sebep bulmaya çalışıyorlar.Birde Başak'ım ölümümüm haber verilmediği bir nanna var.Nedense bana en çok onunla ilgili kısımlar koydu.Yalanlarla sürdürülen gerçeklik çok acı veriyor bana.Aslında Başak'ın geçmişine bakıldığında çokta sebepsiz ve belirtisiz değil bu ölüm olayı:Terkeden bir baba,çocuklarını korumak için çevresine kalın duvarlar ören bir anne ve 3 kişiden oluşup dışarıya sızıntıya izin vermeyen bir aile yapısı...Sevgililerini abisinden ve annesinden daha fazla sevemeyeceğini düşündüğü için sürekli bırakan Başak...Kendine ve Başak'a zarar gelmesini önlemek için kardeşinin en yakın arkadaşı olan ve çevrelerindeki kozanın delinmesine izin vermeyen bir abi;Umut...Düşünüldüğünde Başak'ın intihar etmek için haklı olmasada kendince sebepleri olduğu ortaya çıkıyor .Gencecik bir insan için hazin bir son...

Kitabın konusu kadar ilginç bir yanı ise kitabın türü.Kitabı ilk elime aldığımda kısa hikayelerden oluşuyor sanmıştım.Kitabın ilk sayfalarındaki başlıklar ve sayfa numaralarıda o izlenimi uyandırıyor.Kitabı okumaya başladığımda öyle olmadığını gördüm.O kısa anekdotlar kendi başlarına bir öyküyü temsil edemiyor ancak birleştirildiği zaman anlamlı bir bütünlük kazanıyor. Diğer okuyucuları nasıl değerlendirmiştir bilmem ama bence kendi küçük,düşündürdükleri büyük bir kısa roman bu kitap.Kitabın başında da türüne ilişkin bir not yok,belkide yazarda kafamızı bu konuda çalıştırmak istemiştir.

Son dönemde kütüphaneden ödünç alıp,beğenip kendi kitaplığıma eklemeye karar verdiğim kitap olmadı.Aslında beğendiklerim var ama nedense elimin altında olmalarını gereklilik olarak görmedim.Barış Bıçakçı ve Onur Caymaz tüm kitaplarını okumak için delirmeye başladığım yazarlar arasına girdiler ve en kısa zamanda onların kitaplarını istiyorum.Barış Bıçakçı'nın o güzel cümlelerinin,kırılgan kelimelerinin üstüne basa basa düşünmek istiyorum.

Kitapların içinde geçen yazar ve kitap adlarını iz süren bir avcı köpeği gibi koklar ve yakalamaya çalışırım.Bir yazar başka bir yazarın adını veya kitabını boş yere yerleştirmez o sayfalara diye düşünürüm. Bu varsayımdan yola çıkarak Vladimir Nabokov ve Kötülük Çiçekleri bu kitabın bonusları oldu,aklınızda bulunsun.

Son olarak hiçbir röportajına ve resmine rastlamadığım Barış Bıçakcı'ya küçük bir sözüm olacak.Büyük ihtimalle haberi olmayacak ama benim içimde kalmasından iyidir.Elma dersem çık ,armut dersem çıkma Barış Bıçakcı...1------2------3------ELMA....


***Ama gerçek daima biraz hüzünlüdür.Gerçeği ararken bir yandan da bulduğumuz anda değişmeyi düşleriz.Çünkü aynı zamanda gerçek daima biraz utanç vericidir.Utanç bizi ikiye böler.İkiye bölünmenin en dayanılmaz yanı ,iki parçanında hala canlı olmasıdır.İnsan herhalde bu yüzden kendini öldürmeye kalkışır.İkisinden biri gitsin der.(Syf.98)

***Ve ben bir adım atarak korkuluğa yaklaşacağım,saçlarımı balkondan aşağı sarkıtacağım, kendimi boşluğa bırakacağım.Yolda karşıma iyi niyetli biri çıkacak ve soracak olursa,aşağıda ki insanları gösterip bir süre yerer paralel gittikten sonra onlara anlayamayacakları şeyler anlattım diyeceğim.Öyle olsun. (syf.78)

***Can, dikenli tellerin ardındaki bir binanın duvarına darbeler vuran iş makinesini, yıkılan duvarı, ateşlenen silahları, yükselen dumanları, omuzlarına asılı makineli tüfekleriyle jandarmaları, ambulansları, elleri yüzleri yanmış tutukluları, hükümlüleri görmesin diye, ülkenin yok olmaya yüz tutmuş vicdanı hiç olmazsa bir evin kuytusunda yaşasın diye, yapabildikleri tek şey...

***Ben sanki o yumurta haberini okuduğumdan beri,bir armağan bir mucize olduğu söylenen şu hayatın saçma sapan bir şekilde bitebileceğinden korktum hep.İçimde böyle bir korku varken de hayatın tam da bu şekilde yani saçma sapan bir şekilde sürdüğünü anlamadım.Asıl bundan korkmam gerektiğini anlamadım."Bunu içbirimizin anladığını sanmıyorum" dedi Selma.Sabah o operasyon haberini ben de gördüm.Ne düşündüm biliyormusun?Ne düşündüm sana söyleyeyim.Hangi haberi okuduğumda normal hayatımı sürdürmeyi bırakacağım diye düşündüm.Hangi haberi? (syf.105)


İletişim yayınları / 136 sayfa
1. baskı 2008 İstabul
Kitabın kapağındaki seramik pano: Münevver BIÇAKÇI

2 Ekim 2009 Cuma

99 YIL ÖNCE BUGÜN


2 Ekim 1910 senesinde yani tam 99. yıl önce bugün Cahit Sıtkı Tarancı doğmuş.Benimde facebooktan gelen bir mesajla( Onur Caymaz Okurları grubundan) öğrendiğim bu günü sizinle paylaşayım dedim.Belki gününüz kötü geçmiştir,canınız birşeylere sıkılmıştır,uzun süredir şiir okumamışsınızdır.O zaman bu haberi bir bahane sayın ve





deyin.






diyerek anılarada dalabilirsiniz.
















diyenlerdenseniz,sizde bendensiniz demektir.


İYİ TATİLLER EFENDİM.


ONUR CAYMAZ VE NOKTA HAKKINDA KISA BİR NOT




İşte yeni kütüphane kaçkınları...Ben kütüphaneye gidince sessiz sedasız çantama atlamışlar. Onlara birde geçen seferden elimde olan Ezilmiş Leylaklar Kitabı eşlik etmesin mi?Sanırım Onur Caymaz bizim evi çok sevdi,mümkündür çünkü bizde onu sevdik.Latife bir yana kendi kütüphaneme ekleyene kadar o öyküleri özelliklede" Nokta" yı tekrar tekrar okumak için elimin altında istiyorum "Ezilmiş Leylaklar Kitabı "nı. Leylak Dalı hocam özellikle "Nokta " konusundaki görüşümü sorunca anlamıştım zaten bu öykünün özellikli bir öyküsü olabileceğini...
Onur Caymaz'ı şiddetle tavsiye ediyorum.Ben kitapları hakkında ayrıntılı birşeyler yazıncaya kadar da beklemeyin derim.Ardarda 2 kez okuduğum, ilk okumam da başlayan gözyaşlarımın ikinci okuyuşumda ayyuka çıktığı,dün gece yine okuduğum ve aynı hislerini bana kaç defa yaşatacağını test edebilmek için defalarcada okuyacağım NOKTA öyküsü.... Lütfen okuyun,ondan sonra ne demek istediğimi anlayacaksınız.