26 Ağustos 2009 Çarşamba

YABANCI KUCAK (Ian McEwan)


Bu kitap hakkında söylenebilecek herşey aşağıda söylenmişken bana sadece onaylamak düşer.
3 Tl'ye bu kadar hoş bir kitaba sahip olmak hala mümkün görünüyor.Listenizde bu gerilime muhakkak yer verin derim.Filmini izleyebilecek yer bilen varsa, hayrına bir haber verirse çok sevinirim:)

Yabancı bir yerde, tanımadığınız insanların arasında, daha önce hiç görmediğiniz sokaklarda özgürce yürüyebilmek, keşfedebilmek... Kime sorsanız yapmak istedikleri arasında sayılanlardandır gitmek; yabancılığı tatmak, başka bir yerde sorumsuz bir huzurun huzursuzluğuna gıpta etmek... 'The Comfort of Strangers'ı 1981 yılında yazmış Ian McEwan. 'Yabancı Kucak' adıyla bu ay Ayrıntı Yayınları tarafından 'Kara Ayrıntı' serisi içinde yayımlandı. Önce gözüm kitabın orijinal adına ve Türkçe çevirisine takıldı. Yabancının kucağı, konforu... Yeryüzünde insanoğlunun en rahat edebileceği yer kucaktır herhalde diye düşündüm sonra. Kucak; birinin kucağı, bir başka ülkede tüm o özgürlük zırvalarının arasında aslında tursitlikten kurtulma isteği; elinde harita sokak sokak dolaşanların erişemeyecekleri bir yer bulma, onların bilemeyecekleri yerelliğe dahil olma, belki bir iki dost, onların tanıdık sokakları, evleri ve sofraları... Venedik'te tatil yapan Mary ve Colin, turist kelimesinin sözlük anlamına uygun biçimde ellerinde haritalarla şehri tüketmeye çalışırken belki de tam bu noktaya takılıyorlar. Onları bu yabancı şehirde tanıştıkları garip adam Robert'e ve daha da garip görünen karısı Caroline'a gizliden gizliye iten şey bu oluyor... Tanışmalarından hatta bu çiftten düpedüz huylanmalarından sonra bile bilinçsizce indiklerini düşündükleri durağın Robert'lerin sokağı olması da bu sebepleydi belki...

Bütün gün dolanıp yemek yedikten sonra sevişmek ve marihuana içmek için kullandıkları, oda görevlisi tarafından tüm dağınıklıklarının temiz çarşaf kokularıyla değiştirilmesinden tarifi olmaz bir haz aldıkları otel odalarında tanıyoruz onları önce. Uyumlu, kendi içlerinde yaşanan küçük sorunları atlatabilen aynı şeylerden konuşabilen, bir de ikisi de son derece ince kemikli olan -bu konuda da oldukça uyumlu görünen- ve Venedik'te tatil yapan bir çift... Tatil boyunca yaşadıkları rutin günler küçük bir kırılmayla değişene dek her şey normal. Ancak çağımızın en başarılı İngiliz yazarlarından biri olduğu kabul gören -hatta çoğunluğa göre en iyisi- Ian McEwan, diğer romanlarında olduğu gibi 'Yabancı Kucak'ta da gotik romanın tüm gizemini ve tedirginliğini okuyucuya hissettiriyor. Okumaya ilk başladığınız andan itibaren başta da bahsettiğimiz yabancı bir yerde özgür olma huzurunun tüm huzursuzluğunu hissediyorsunuz. Bunun güzel bir tatilin romanı olmadığı, bu yabancı yerin ortasında onları bekleyen bir yazgı olduğu apaçık ortada. Ama ne Mary ve Colin ne de bir okuyucu olarak siz bunun adını koyamıyorsunuz bir türlü. Bir korku hep var ama ne?... Kitapta mekân olarak seçilen yerin Venedik olması da durumu tetikleyen özelliklerden biri tabii, belki de en önemlisi. Haritasız sokağa çıkan insanların kolayca kaybolabildiği, artık öğrendiğini sandığı anda bile karşısına bilinmedik bir sokağın birden çıkabildiği, alabildiğine güzel ama bir o kadar gizemli şehir: Venedik. Mary ve Colin için bahsettiğimiz kırılma noktası bir akşam yemek yemek için geç kalmalarıyla başlıyor ve ikili bütün lokantaların kapanmış olmasından muzdarip bir halde dolanmaya başlıyorlar. Haritaları evde ve çoktan kaybolmuş durumdalar. Robert tam da bu sırada karşılarına çıkıyor, onları kendi barına götürüyor ve son derece rahatsız edici bir arkadaşlık başlıyor. Mary ve Colin'e bu barda geçen sohbetleri sırasında çocukluğunu anlatan ve tamamen problemli bir insan olduğu her halinden belli olan -daha sonra bazı şeyleri göstere göstere, insanların gözünün içine sokarak yapanlar diye özetleyebileceğim bir suçlu türüne dahil olduğunu anlayacağımız- Robert, ısrarcı dediği dedik tam bir 'oranın her şeyi bilen herkesi tanıyan yerlisi' olarak karşımıza çıkıyor. İşte tam bu sırada kahramanlarımız bu barda, bu adamın hikâyesini dinlerken içten içe turistlikten sıyrıldıklarını hissediyorlar, turistlerin muhtemelen önünden geçmedikleri bu yerde yerliliğe terfi ediyorlar, onları bekleyen kötü sonu hazırlayan da bu oluyor belki... Çoğu romanı sinemaya aktarılan McEwan, 'Yabancı Kucak'ta yakaladığı kurgu, anlatım tarzı ve tasvirlerle sanki bunun ispatını yapıyor. Mary ile Colin'in cinsellik, şiddet ve sapkınlık üçgeninde yaşadıkları son on-on beş sayfalık bölümü kapsıyor ama McEwan'ın roman boyunca yarattığı müthiş atmosfer, sürükleyici ve hayalgücünü birebir tetikleyici anlatım bunun bir sinema filmi için çok uygun olduğunu ister istemez düşündürtüyor. Zaten Paul Schrader da bu kitabı1990 yılında beyazperdeye aktarmış.

Robert ve Caroline ile tanışmalarından ve bir geceyi onların evlerinde geçirmelerinden sonra Mary ve Colin tam beş gün odalarından çıkmıyorlar ve birbirlerinden bir dakikalığına bile ayrılmıyorlar. Birbirini derinlemesine anlayan, birbirini alabildiğine seven çiftin mutluluğun ve hazzın doruklarında geçirdikleri bu beş gün onları ve yaşamlarını kitabın cenneti haline getiriyor. Kahramanlarımızın mutlu anlarını tatile geldikleri bu şehirde dışarı çıkmadan otel odalarında yaşadıkları anlarda bulmaları, dışarıda bekleyenin kötülük olduğunu ve bunu Robert ve Caroline'ın birebir simgelediğini gözümüze gözümüze sokuyor. Kötülük dışarıda bekliyor, yabancı bir yerde Mary ve Colin sadece birbirlerine tutunarak geçirdikleri beş günde belki de en mutlu günlerini geçiriyor. Ama ne oluyorsa oluyor ve onlar odalarından, mutlu dünyalarından dışarıya çıkıyorlar. Dediğimiz gibi bir korku var ama ne? Mary ve Colin bir kötülüğün ortasında ama ne?... Bunu sanki onlar da biliyor ama birbirleriyle bile paylaşmıyor ve nedensizce kendilerini -aslında dostluklarından son derece rahatsız oldukları su götürmeyen- bu korkutucu çiftin sokağında buluyorlar. Üstelik Mary Robertler'in evinde gördüğü bir fotoğrafın Colin'in fotoğrafı olduğunu da anlıyor, kafasında bazı parçaları da birleşiyor ancak yol, sokak, vapur her neyse bu eve çıkıyor... Robert Colin'le beraber bara gidiyor, Mary ve Caroline çiftin evinde kalıp karşılıklı çay içiyor. Romanın cehenneminde Mary ve Colin birbirlerinden ilk kez ayrılıyor ve Robertle Caroline'ın sapkınlık ve şiddetle örülü yaşamları onlara bulaşıyor. Tüm kırmızılığıyla hem de... Cinsel sapkınlığın, şiddetin, orta yaşlı bir çiftin dünyaya öfkesinin kurbanı Mary ve Colin oluyor. Roman boyunca hissettiğiniz korku tüm varlığıyla ortaya çıkıyor ancak bu anda romanın başından itibaren yaşadığınız tedirginlik de son buluyor. Belki de bu anda korkuya karşı siz de Mary'le birlikte daha duyarsız kalıyorsunuz.




Filmden bir sahne(kitapta anlatılanın tıpkısı)


***Nedense her lafının başında"inanılmaz" sözcüğü geliyorsu aklına,belki Mary'nin ona inanmadığı korkusundan,belki de kendi kendine inanamadığından.(syf.16)


***Bir şeyler açıklamak gereksinmesini duyuyordu,Colin ile konuşacaktı. Caroline'in öyküsünü aklında kalan tüm ayrıntılarıyla anlatacak,sonra ona herşeyi açıklayacak, bu konuda kendi kurduğu ama henüz kesinleştirmediği kuramıda açıklayacaktı. Bu kurama göre,imgelem,yani cinsel imgelem, yani erkeklerin acı verme, kadınların ise acı çekme konusunda çağlar öncesinden kalan hayalleri öylesine güçlü ve tek örgütleyici ilkeyi biçimlendirmekte ve dile getirmektedir ki bu, tüm ilişkileri ,tüm gerçeği çarpıtmaktadır. Ama herhangi birşey açıklamadı. syf.124


Ayrıntı Yayınları(Kara ayrıntı serisi)
Çeviren: Pınar Kür
124 sayfa

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Serapcim benim de tatilde okuduğum, blogum da yazmak için sıra bekleyen bir kitap. Gerçekten bu kadar ucuz bir kitap bu kadar güzel olur. Aynı kitap da kesiştik, mutlu oldum. Bu arada kızın nasıl?

SERAP dedi ki...

Kitap Kurdu;
Sanırım okuyan herkesin aynı şeyleri söyleyeceği güzel bir kitap YABANCI KUCAK...

Kızıma gelince şu anda araştırma halindeyiz.Henüz karar veremedik ameliyata,birkaç doktorla daha görüşüp ona göre gerekeni en kısa zamanda yapmayı planlıyoruz.Senin yazdıklarında biraz yüreklendirdi beni ama hala çok korkuyorum.Yinede ömür boyu ağzı hastalıklarla olaşacağına bir kerede kurtulması mantıklı geliyor.Birde sağlıkçı olacağım ama anne kalbi amntık dinlemiyor işte.İlgin için teşekkür ederim canım...

asli koyuncuoğlu dedi ki...

Ben de merak ettim bu kitabı.Hemen alıp,okuyacağım.Kitap kurdu ve sen beğendikten sonra kesinlikle okumaya değer.