15 Ağustos 2008 Cuma

HER ŞEY SENİNLE (Halide Eşber)

Işılar açık kalsın.
Gördü herkes görmek istediğini.
Gidip dönmeyeceğim,bildiğiniz bir yer var mı?


Bugün kütüphaneye gitmeden önce dedimki kendi kendime:"Kütüphaneden aldıklarımı okumaktan,kendi aldıklarımı okumaya sıra gelmiyor,bugün sadece 1 tane Agatha C. kitabı alıp çıkıcağım." Hadi tahmin edin ne oldu? Tam 5 tane kitap seçtim,hiçbirini bırakmaya kıyamadım, kitap kaydı yapan stajer kız 15 gün için bu kadar kitabın fazla olduğunu düşünmüş olacakki "Hepsini mi alıyorsunuz?" diye tam 3 defa sordu.Küçük yerde oturmanın, memur olmanın ve kütüphane görevlileriyle sohbet etmenin en büyük faydası 15 günlük sürenin sizin için çok işlerliği olmaması galiba.Kendimle mi inatlaşıyorum anlamadım ama gözüm şimdi bile önümde üst üste sıralanmış duran kitaplarda:)

Yukarıda resmini gördüğünüz kitabın ne ismini duydum daha önceden, ne de yazarını tanırım.Elime almamın en büyük sebebi Selma Fındıklı'nın kitaplarından birinin yanında duruyor olmasıydı.Ama önce ismi,sonrada resmin üstündeki cümlesi çekti aldı beni."Her şey seninle....Başlar/biter/güzel/anlamlı/sadece seninle.....Sonuna ne kadar çok anlam yüklenebilecek bir cümle değil mi?

Hayattan istediğini alamamış bir kadının zamandan bağımsız hikayesi bu..Aşka aşık olan,zeki bir kadının hiçbir şey başaramamasının,direnmekle pes etmek arsındaki tutumunun,yenilen darbelerle sekteye uğrayan hayatının kısa bir özeti aslında.Çiğdem,çok erken yaşta aşık olduğu Sinan'dan yediği şiddetli darbeye rağmen ondan vazgeçemez ve zengin,yakışıklı Sinan'ın karısı olarak hayatta kendine bir yer ,sığınılacak bir bölge bulur.Eşin vurdumduymazlığı ve çapkınlıkları, çocuklarını yetiştirememenin verdiği sıkıntı,yarış halindeki bir kardeş,onu kendinden fazla ama uzaktan sevebilen bir aşık ,mükemmel bir anne,hasreti çekilen bir baba ve herşeyi bitiren bir çocukluk arkadaşı bir kadının hayatını ne kadar kolaylaştırırsa Çiğdem'in hayatıda o kadar kolay!Olayları tarihsel bir sıra izlemeden,bir kelimenin çağrıştırdıklarıyla anlatıyor yazar bize,neden böyle yaptğınıda en sonunda anlıyoruz .

Alfabenin tüm harflerine (bazılarına birden fazla) değinip ,bir kadının hayatını anlatmak gerçekten çok hoş olmuş.O kadar samimi yazılmış bir kitap ki okuduğum her ihanette benim kalbim yırtılıyor zannettim.O babaya her bakışta ben bakıyorum sandım.Belki okuduğum zamanki ruh haliminde çok etkisi olmuştur beğenimde çünkü özlemlerle dolu bir anıma denk geldi bu kitap.Şimdi o ruh halinden bağımsız bakıyorum aslında ve yinede diyorum,son zamanlarda okuduğum beni en çok etkileyen kitaplardan biri oldu.Herkesi bu kadar etkileyeceğini zannetmiyorum ama biliyorum ki Gamzem bu kitabı beğenecek:)Bu kitap,yazarın önceki yazdıklarına da referans oldu benim için...İçimden Halide Hanım'a bir email atmak geçti ama her zamanki gibi elim gitmedi.Belki diğer kitaplarınıda okuyup aynı etkiyi bulursam o kuvveti bulurum içimde de beğenimi ve içimde geçenleri anlatırım yazara...


ANNE:
Herşey seninle başladı aslında.Yani şimdi düşündüğümde öyle olduğu görülüyor.Belki de herkesin ki kendi annesiyle başlıyor.Belki değil,öyle.Herşey seninle...(syf.9)

ALZHEMER...

AŞK:
Ben kolay anlayan biriydim.Bir bakşın ne olduğunu,bir sözün ardındakini,bir hareketin sonrasını hep bilirdim.Bilirim...Bilirim...Ve bir zamanlar bana mutluluk,gurur,yaşama sevinci veren bu haller, beni artık hergün öldürüyor.Yalanlarla yaşamaktan,yalanları her gün anlayarak boyun eğmekten,yalanların beni ezip geçmesini,bir salak yerine koymasını,yok saymasını,bir hiçe dönüştürmesini yaşamaktan bıktım artık.(syf.16)

BEBEK:
Erken öğrenen bir çoçuğun geçtiği bütün yollardan hızla geçmiş,bitirebileceği bütün kitapları, sınıfları,okulları bitirmiş,erkenden hayatın kıyısına düşmüştüm.Annemin tüm ihtarlarına, ısrarlarına, yakın takiplerine rağmen büyümüştüm.(syf.18)
Ben hep çalıştım,öyle aldım bana ait olduğunu düşündüğümü.Hak etmediğim şeylere alışık değilim ben.Bunu bir gün söyledim onlara,dediler ki,"O yüzden ağlıyorsun işte,hak etmediğin için tüm bu olanları."(syf.19)

CAM:
İnsan bazen yalnız olabilmeli tabii.Kendine ait arkadaşlarla yaşama başka yerden bakabilmeli... O zaman tazelenip eski alışkanlıklara yeni kan taşıyabilir ve herşey daha güzel olabilir. Biliyorum...(syf.22)

Sen bir kötülüksün hayatıma kendimin ektiği,beslediği,büyütüp bugünlere getirdiği.(syf.23)

ÇAY...
ÇİÇEK...
DUT...
DOĞUMGÜNÜ...

EV:
Oğluma baktığımda içim sevgiyle doluyor.Herşey,bütün nedenler ve istekler yok oluyor.O hayat oluyor,anlam oluyor,yarın oluyor.Daha ne kadar sürer bilmiyorum ama hayat bu şimdilik... Yalnızca bu...(syf39)

Sevgi,bir hayatı yıkmak,yok etmek değil,başka birçok hayatı umutla başlatmaktır.Önce kendini,geçmişini,sana değer vereni anlamak ve ondan sonra yola koyulmaktır.(syf.40)

FAL...
GEMİ...

GECE:
Gençlik yıllarımı vererek çoğalttığım,biriktirdiğim bütün arkadaşlarım, çevrem, kitaplarım, dillerim eridi gitti zaman içinde.Önce okuyamaz oldum,sonra arayanlara yanıt veremez, isteyenlere zaman gösteremez oldum,kör oldum,sağır oldum,gitgide bir hiç oldum.(syf51)

GELİNLİK...
Ğ:
Kendimi alfabede anlamsızca duran ve hiçbir kelimenin onunla başlamaya tenezzül etmediği o harfe benzettim.Bu durumda,insan var olduğundan beri yazılanlar yeniden ve yeniden yazılacak.Ve okuyanlar her kelimeyi yeniden ve kendine göre yorumlayacak.Sanırım en iyisi hiç okumamak.Nasılsa geçip gidermiş hayat.Ne gerek var anlamlandırmaya...(syf.60)

HALI...
IŞIK:
Bense sana ait olan ve içinde herhalde gerekli(!) evrakların durduğu bir çanta gibi ama hiçbir zaman ne işe yaradığımı bilmeden el altında olması gereken bir varlıktım.Hep öyleydim....Syf.66)
Evler büyüdükçe,eşyalar çoğalıp değerlendikçe yalan bir kalabalık içinde kaybolmaya başladı ışık.Gözümün bebeğinde bile eskisi gibi parlamıyor artık.(syf.66)

ISPANAK...
İP:
Annem ağlıyormuş...Eve gelmişim büyük bir sessizliğin içinde annemin hıçkırıkları...Ne oldu anne? Önünde çamaşır sepeti,elinde çamaşır ipi..Ne oldu anne?Annem gözlerinde uzaklarla içime bakıyor."Yok bir şey bir tanem"diyor,"Yok bir şey.Şu ipi bir türlü geremedim balkonun kenarına ,gücüm yetmedi.Anladım ki bugüne kadar hiç ip germemişim.Gücümün bazı şeylere yetmeyeceğini hiç bilmemişim.Ya da ne bileyim,yaşlanıyorum belkide...ondan...moralim bozuldu biraz. Sarılmış annem bana,öpmüş beni. Anladım,babamı özlemiş... Öyle uzun uzun yüzüme baktı ki... "(syf.70)

İÇKİ...
JARTİYER:
Bazı konularda söylenecek hiçbir şey yoktur.Yaparsınız.Yaparsınız ve yaptığınızla kalırsınız.O zamana kadar alınan terbiyenin,ahlakın,yetiştirilişin ve eğitimin hiçbir anlamı yoktur.Can istemiş ve yapılmıştır.Geriye dönüş yoktur ve zaten geriye dönmek isteyen de yoktur.Ve söyleyenin yüreğinden,ellerine,diline dökülüp dudaklarından yıllardır içime sızdırdığı,ruhumda dolaşan,beni en çirkin anımda bulan o şarkının dizeleri gibi aynen:"Bir yanımız her duruma müsait..."

KABUS...

LALE:
Bahçe eldiveni,bahçe küreği ve daha birçok bahçe şeyi de alıp göndermiş Sinan.Ah ,canım ne düşünceli ,ne sevgi dolu,ne iyi bir adam.Ben?Ben?Ya ben?Ben hastalıklı,kokmayan ,bulaşmayan ama hep cerahat akıtan bir yarayım.Kimin için?Kimin için mi?Tabii sürüp giden hayat için.Her şey bu kadar doğru ve güzelken ben iflah olmaz bir açgözlüyüm.Doğruyu istiyorum çünkü...Yıllar önce yaptığım bir seçimin acısının çıktığını düşünmekten ve her gün ama her gün bir bedel ödemekten yoruldum.(syf.85)

LODOS...

LEKE...
MANTO...

NAR:
Dünyadaki birçok yoksunluktan biriydi eşini bulamamak.Benimkiyse görememekti.Ama bunu ancak şimdi söyleyebiliyorum.(syf.95)

O:
Bir yerlerde var olduğuna inandığım karşılık aramayan bir sevgisin sen..Hiçbir zaman bilemedim ve bilemeyeceğim neden bu kadar aç ve bu kadar muhtacım....Doldurmaya çalıştığım boşluklarımda satırlar, bilgiler,duygular çaresiz.Yansımıyorum,yaşamıyorum.Olsam da oluyor olmasam da... Gitgide anlamım yitiyor kendi gözümde.Diğerlerinde anlam dahi bulamıyorum... Binlerce yıldır yaşanan bir şehirde,yüzlerce yıldır yaşanan bir evde gelmiş geçmişlerden uzak, yalnızca seni duyuyorum.İhtiyacım var.Ne olduğunu,nasıl olduğunu bilmediğim,hep ama hep bir yerlerde var olduğuna inandığım...(syf.100)

OROSPU:
Sokağa çıkıp,bir yerlere gitmek istiyorum.Hiç tanımadığım insanlarla konuşmak,gülmek,biraz baştan çıkmak...Herkes neyi nerde nasıl yaşıyor öğrenmek istiyorum.Sonra saklananları hatta saklanmadan açık ve seçik yaşananları,doğruluk dürüstlük adınakayanları, kaydıranları... "Sarhoştum,çok içmiştim..."diyerek savuşturulanları.Ardında her an saplanacak dev bir hançerle dolaşmayı yaşamak sayanlardan olmak istiyorum.Neden başaramıyorum?
Kilitlenen ne içimde?Kim yaptı?Neden?Bir başıboşluk halinde koşup giden benliğim ve benim neye muhtaç?Bir içtenlik yüklü sarılış neden bu kadar zor artık?(syf.101)

ÖLÜM:
Binlerce düşünce geldi geçti.Hiçbirine dur diyemedim.Susturamadım.(syf.104)

ÖDÜL:
Hep olması gereken yerde bizi beklediğine inanadığımız için bir dış etken olmaksızın anımsamadığımız değerlerimiz gibiydi.(syf.106)

PAZEN PİJAMA...

REKLAM:
İnsan yaşı ilerlemeye başladığında birçok şeyi anlatabiliyor kendine,avunabiliyor,kendini bir şekilde kandırıp daha sakin ve huzurlu olmanın yollarını yaratabiliyor.Ama bir çocuk için bu imkansız.(syf.113)

Peki ben nerde hata yaptım?Sevme biçiminde mi? Farklı bir yerden baktığım belli ama oraya nasıl vardım?Hayat dediğin bunca çeşitli renkler sunarken herkese,neden gidip en koyusunu seçtim.Ya da neden karardı zamnla seçtiğim renk?Bana mı uygun değildi?Eğer öyleyse nasıl bulunur rengin,yolun,uyumun doğrusu.Amaaaaaan!Ne bileyim,hep sorular, sorular,sorular... Binlerce soru soruyorum kendime.Neydi?Doğru yanıtı bulmanın en önemli koşulu iyi dinlemekti.Peki ama bence bu sefer soru yanlış basılmış....Anlamak mümkün değil,çözmek mümkün değil..Düşündükçe çıldıracak gibi oluyorum ama düşünmemek mümkün değil.
Kafam allak bullak...Şu Kız Kulesi'ne doğru uçan kuşun kanadındaki en son tüye takılan bir toz parçası olsam.Hızının yarattığı rüzgara kapılıp buluta konsam,yağmur olsam,kopkoyu denize sızıp yok olsam.(syf.114)

SAKLAMBAÇ...

SERAMİK...

SARDUNYA...

ŞİİR:
Çünkü aşık olmuştum.Bütün olasılıklar yok olmuştu;mantık,düşünce,geri durma yok olmuştu. Aşka gelmiştim,aşka varmıştım.Her ne yaşta olursa olsun insanı deli edecek olan o baştan çıkarışa çok erken rastlamıştım.Aşık olmuştum.(Syf.126)

Beni uykudan uyandırır uyandırmaz
Dünyanın bütün huyları yüzünde
Ben bunlardan birini seviyorum en çok
Sana dair bir nar kesip uzatıyor ya doğa
Tutsam tanelerini
Sevincin gözyaşları derdim buna...

Edip Cansever

TELEFON...
UYKU:
Yapabileceğime inandıklarımı nerde kaybettim?Kim bana öğretti gidenin beklenmesi gerektiği,sevdiğine sıkı sıkı sarılmayı,kör,sağır,dilsiz olmayı?Yalnızlığımdan neden korktum bunca zamandır,arkadaşlarımdan neden koptum?Kitaplarım nerede?Hangi sorun ve soru var karşıma aldığım,ne zamandan beri bu kadar yüreksiz ve korkağım?Elimden alınanlar, benim verdiklerim olmasın?(syf.133)

Bir kucağın istenirse inanılmaz büyüklükte olabileceğini,bir gözün görmek istediğini görebileceğini ve isteklerden vazgeçmenin ya da saklayıp zamanını beklemenin kendi elimde olduğunu nasıl fark edemedim?(syf.134)

UMUT:
O benim.O bana ait ve kendimim.En azından bir gün başka biri olduğunu fark edip gidene kadar öyle olacak.Kucağımda tuttuğumda içime işleyen sıcaklık yaşamın ta kendisi olsa gerek.Ağlarken yeri göğü mü inletiyor,bana mı öyle geliyor? Nefes alışı değişse uyanıyorum,daha mızıldanmaya başlamadan süt veriyorum.Nasıl bir yaradılıştır bu böyle?Kokusuna doyamıyorum.(syf.135)
Galiba mutlulukta bu.Hızla geçip giden hayattan küçük parçalar koparmak.Herkes bu kadar şanslı olamıyor.(syf.138)

Düşüncelerimi mi okuyorsun sen anne?Hep yapıyorsun bunu!Nasıl olabilir ki bu?Bebeğim daha ağlamadan ağrıyan göğüslerim gibi...Hep bir adım önde olmak mı,gizli bir anlaşmada hep galip olan taraf mı,bunu bir yük gibi değilde doğal bir yaşam biçimi olduğunun farkına varmak mı?İnsanın annesi olması ne güzel..Senin gibisi....(syf.138)(Bu söz için bir ömür feda edilir.)

ÜÇ...

ÜZÜM...

VASİYET...

YALNIZLIK...

ZAMAN:
Ve ben ,hiç beklenmeyecek kadar çok değerini ve anlamını bilirmişim sahip olduklarımın!(syf.160)

ZEHRA...

ZZZZZZZ......


Doğan kitap/166 sayfa
1. basım-nisan 2005

1 yorum:

GAMZE dedi ki...

şu an şu saatte sen de oradasın. tutamadım kendimi ağladım.......