30 Temmuz 2008 Çarşamba

HALA AŞKSIN SEN

Hala Aşksın Sen.
Ama Sadece Şarkılarda.
Sırılsıklam bir özlemdi gözlerimden akan.
Damla damla bir ümitle içimde oyalanan.
Dokunmanın coşkusuyla taştı boşaldı birden.
Saklanamaz bir çağlayışla kurtuldu esaretten.
Evet sendin beklenen...
Evet sendin istenen...
Eksikliği gözlenen...
Yokluğunda özlenen...
Asabiydim ondandı...
Hep mutsuzdum ondandı..
Yıllar yılı saklandım.
Gözyaşıyla kutlandım.
Gidişinde çok ani oldu ya gelişin gibi..
İşin doğrusu varlığına alışmaktan daha zor oldu yokluğuna alışmak.
Alıştım mı bilmiyorum..
Ama mecbur olduğumu biliyorum..
Boşver coçkusuda çok güzeldi varlığının.
Yokluğunun acısı da hiç fena değil hani..
Soranlara neden böyleyim bilmediğimi söyledim..
Yalandı bu sensizlikti keyifsizlik sebebim..
Gelişinle eksik parçam bir anda tamamlandı..
Sende gördüm ya o an sevinçten nasılda ağlandı..
Evet sendin beklenen..
-------TUAL-------

26 Temmuz 2008 Cumartesi

Aslında hem çok mutluyum hem biraz buruk.Biraz sakinim birazda kızgın.Kafamda netleşen düşünceler çoğaldıkça,mantar gibi yeni karmaşıklar türüyor.Sanırım hepsi olması gerektiği için oluyor.Erfe'nin ve Youred'in kapattıkları blogları için tahmin ettiklerinden daha fazla üzüldüm.Gerçekten üzüldüm ve inanmayacaksınız ama bir ara bunu kendime yapılan bir haksızlık gibi gördüm.(Bencilim ben bencil...)Sanki böyle düşünmeyte hakkım varmış gibi...Sonra çok önceden keşfettiğim empatinin gücüne sığındım ve onların hayatıma kattıkları yeni tatlar için teşekkür etmekten başka yapacak birşey bulamadım.İkisine ulaşma şansım olmasına rağmen onların bırakmak istedikleri yere saygı duyduğumu belirtmek adına ikisinede sadece burdan sesleniyorum.Eğer hala okuyorsanız TEŞEKKÜR EDERİM.Acemi babaya; benimle paylaştıkları, beni dinlediği,bir şarkı için o kadar uğraştığı ve hala sevgiye inandığı için teşekkürler.Erfe'ye;her okuduğumda beni gülümseten yazıları,Remzi kitabevi'ni benimle paylaştığı,samimiyeti ve gördüğüm en iyi annelerden birisi olacağına beni inandırdığı için teşekkürler.Yine karşılaşmak ümidiyle...

Okuduklarımı anlatacak kadar vaktim yok yine,5 dk sonra çamaşırları çıkarıp makineden yine serin çadırıma döneceğim.Narziss ve Goldmund,Fahim Bey Ve Biz,Çamlıcadaki Eniştemiz,Türk Romanının Kökenleri Ve Gelişimi,Leyla'nın Evi,Allah'ın Kızları anlatılmayı bekliyor.Yakında...

10 Temmuz 2008 Perşembe

SADECE BEN ANLASAM YETER

Saat 04.38 ...Yine kontrolümü kaybettim ve yine istemediğim birşeyler yaptım.Sanırım çoğu zaman sıkıldığım şey hayatın kendisi değil,o hayatta varolmaya çalışan dengesiz benim.Bir kez daha anladım ki istemiyorum,istemediğimi anlamanın bu şekilde davranmaktan başka yolu varsa hemen bulmam gerekli.Yürüdüğüm yolları geri döndüm ama hala devam etmek için azmim var.

Güneş yok ama hava aydınlanmaya başladı.Sanırım biraz uyuyup,güne hazırlansam iyi olacak. Duygu...Uyku...Bütün istediğim bu...

9 Temmuz 2008 Çarşamba

OLASILIKSIZ (Adam Fawer)


Sayılarla aram pek iyi değildir,olasılık hesaplamalarıyla ise hiç değildir.Yine de o kadar bahsedilince,sevdiğim kişilerden referans alınca elimi uzatmadan duramadım Olasılıksız'a. Kitabın arkakapağında yazılan kadar çabuk okumasamda ,sayfa sayısına göre gerçekten hızlı okunan bir kitap.


Kitap Caine isminde bir adamın,pokerde kaybedip,yüklü bir miktar borçlanması ile başlıyor. Geçirdiği ve sara olduğunu düşündüğü nöbet sonrasında hastaneye kaldırılınca ikiz kardeşi olan ve şizofreni tedavisi gören Jasper'la buluşuyor.Caine , hastalığını yenebilmek için kendisine teklif edilen ilaç denekliğini kabul ediyor ve bundan sonra Caine'nin hayatı hiç eskisi gibi olmuyor. Araya giren ajanlar,kumar mafyası,kiralık katiller,çılgın bilimadamları ve amerikanın gizli örgüt başkanları kitaba bol miktarda heyecan sosu katıyor.


Kitap,heyecanlı,bol kaçışlı ve aksiyonlu bir Amerikan filmini anımsatıyor.Benim içinse vasatın üstüne çıkamayan ,daha doğrusu beklediğim şeyin bu olmadığına karar verdiğim bir kitap oluyor.Eminim filmi çekilse ve kitapta anlatılan olaylar görselliğe taşınsa, inanılmaz hasılat getirecek bir yapım olurdu.


Kitabın genel hikayesinden çok,Jasper'in şizofrenisine ve Nava isimli ajanın vatansızlık duygularına takıldım ben.Şizofreni (ve diğer ruhsal bozukluklar) her zaman ilgimi çeken bir konu olmuştur.Sana gül bahçesi vadetmedim kadar başarılı değildi ama yinede akıl hastalığı olan Jasper'ın sevimli bir karakter olarak yansıtılması kitabı benim için okunabilir kılan öğelerden biri oldu.Nava'nın kendini hiçbir millete ait hissetmemesi ise beni gerçekten etkiledi.Sadece millet veya vatan olgusu içinde değil,genel anlamdaki tüm bağlılıklarımızın davranışlarımızı ve dolayısıyla hayatımızı ne kadar etkilediğini bir kez daha anlamama yardımcı oldu.


Fizikten hiç hoşlanmadığım(ve tabiki anlamadığım) için kuantum fiziği anlatılan bölümleri resmen ittirerek geçtim.Romanların içindeki ansiklopedik bilgiler belli bir seviyeyi geçince beni sıkmaya başlıyor,Olasılıksız'da tam o sıkıntı sınırına yaklaştı denilebilinir.Velhasıl Dijital Kale için hissetikleriminden daha fazlasını duyumsayamadım kitapta.Herkes kitabı överken,benim bu kadar yermem biraz saçma görünebilir ama eminimki benim gibi düşünen birileride vardır:)
Bir çok kişinin bir yazın okunabilecek bir kitaptan beklentilerini karşılayabilecek nitelikte olduğuna inanıyorum(heyecanlı,bol olaylı,vay be dedirtecek olasılık tahminleri olan,içinde az buçuk aşk barından).Zaten bende çok kötü demiyorum kitap için,sadece benim verdiğim önceliğe değmediğini anlatmaya çalışıyorum.Acaba kitabı kütüphaneye bıraksamda,başkalarıda bu kadar parayı (mağaza fiyatı 18 ytl) vermeden mi okusa acaba kitabı!!!!Popüler kitaplarda ödünç verme mekanizmasını çalıştırmak gerçekten iyi bir fikir olacak galiba...



***Birden sınıfın önünde ilk nöbetini geçirdiğinmden bu yana bir buçuk yıl geçtiğini anımsadı.Midesi bulandı.Aslında hayat garipti;sanki insanın hayatının içine etmesi için bu7ndan daha uzun bir zaman geçmesi gerekirdi.(syf.45)


***Olasılıklar her zaman kasadan yanadır.(syf.48)


***"-Satranç hayat gibidir David" demişti babası."Her parçanın kendi işlevi vardır.Bazıları zayıftır,bazıları ise güçlü.Bazıları oyunun başında işe yarar,bazılarıysa sonunda.Ama kazanmak için hepsini kullanmak zorundasın.Aynen hayatta olduğu gibi,satrançta da skor tutulmaz.On parçanı kaybedip,yinede kazanabilirsin oyunu.Satrancın güzelliği budur işte.İşler her ana tersine dönebilir.Kazanmak için yapman gereken tek şey tahtanın üzerindeki olası hamleleri ve anlamlarını iyi bilmek ve karşındakinin ne yapacağını kestirebilmek."
-"Yani bu geleceği tahmin etmek gibi bir şey mi?"diye sordu Caine.
-"Tahmin etmek imkansızdır.Ama şimdiki zamanı çok iyi bilirsen geleceği kontrol edebilirsin."(syf.108)


***Deterministler,her şeyin bir nedeni olduğuna inanır,insanlar eğer 'gerçek' kuralları anlayabilse ve evrenin şimdiki durumunu kavrayabilse,bunların tahmin edilebileceğini savunurdu.(syf.113)


***Laplece gerçeği tahmin etmenin en iyi yolunun doğr cevabı hesaplamak değil de,en az yanlış olan ecvabı hesaplamak olduğunu kanıtladı.(syf.260)


***-"Başka seçeneğin yoktu."
Caine ona baktı:"Her zaman seçeneklerin ve seçim hakkın vardır."(syf.313)


***Birden aklına çocukken sirke gidip de filleri ilk gördüğü gün geldi.Üç tane fil vardı ve bu altı tonluk canlıların kaçmaması için ayaklarına ince birer halat bağlamışlardı sadece.nava'nın aklı karışmıştı.Babsına neden hayvanların ipleri koparmadıklarını sorduğunu hatırlıyordu.
"Bu koşullanmaları ile ilgili birşey"diye açıkladı babası."Filler daha bbekken kalın demir zincirlerle bağlanırlar.O ilk aylar boyunca da ne kadar çabalarlarsa çabalasınlar,bu zincirleri kıramadıklarını görürler.
"Ama ipler zincirlerden daha ince" dedi Nava."Filler ipleri koparabilir."
"Evet.Ana eğiticiler filler zincirleri kırmayacaklarını öğrenene kadar ip kullanmazlar.Bak Nava,aslında o filleri orad tutan ipler değil,kendi akıllarındaki koşullanma.İşte bu yüzden bilgi önemlidir.Eğer bir şey yapabileceğini düşünürsen,aslında bu mümkün olmasa bile yapabildiğini görürüsün.Eğer yapamayacağını düşünürsen,o zaman çoğunlukla yapamazsın,çünkü denemezsin bile yapmayı." (syf.326)

***-"Ya hata yaparsam?"diye sordu Caine.Sadece kardeşini görebiliyordu.Sanki Nava ve Doc yoklardı orada.Jasper gülümsedi.
-" O zaman hata yapmış olursun ufaklık.Bir şey yapmamayı seçsen,bu bile bir seçimdir.Bir karar vermekten kaçamazsın."
-"Ama o kadar şey var ki...hata yapabileceğim onca konu,yanlış yapabileceğim..."
-"Bu kaçınılmaz." dedi Jasper."Ama denemek zorundasın."(syf.354)

8 Temmuz 2008 Salı

BU ARALAR...


***"Allah'ın Kızları"nı ve "Çamlıca'daki Eniştemiz"i okuyorum."Türk Romanının Kökenleri ve Gelişimi" adlı araştırmadan notlar alıyorum.


***Mangolu Ice Tea içiyorum.Bu havalarda harareti çok iyi kesiyor.


***İLk defa cilt bakım ürünü kullanmaya başladım.Düzenli yapabilmek için kendimi çok zorluyorum.


***Eve alınalı nerdeyse 3 ay olan egzersiz bisikletini yeni yeni kullanmaya başladım.


***Bol bol müzik dinliyorum,sevdiklerimi,enstrumantel olanları...Özellikle Efkan Şeşen'in "Renkler ve Islıklar"ına bayıldım.


***Birilerini özlüyorum,hemde çok...


***Ağustos'ta İstanbul'a gitme planları yapıyorum.Hasret kaldığım çok yer var.


***Bu akşamki konser için sabırsızlanıyorum.Cihat Aşkın'ın CAKA adlı projesi kapsamındaki konser Ordu'nun en güzel mekanlarından biri olan Taşbaşı Kültür Merkezi'nde olacak.


***Daha çok yüzmek istiyorum.


***Aklımdaki birkaç kitabı almamak için kendimi zor tutuyorum,çünkü okunmamışların sayısı bir hayli fazlalaştı.


***Dışarı çıkıp faturaları yatırmam(evet,hala kendim yatırıyorum,sevemedim otomatik ödemeyi),bankaya uğrayıp havale yapmam(bunu da en kısa zamanda anlatacağım),sonrada Denizciler'den vişneli limonlu dondurma alıp biraz gezinmem gerekiyor.Belki biraz da sahilde kitap okurum.Hazır evde kimsecikler yokken azcık (kuzumla babaannesi giresunda yine,koca ise çok çalışıyor işte:) kendimle ilgileneyim di mi?

4 Temmuz 2008 Cuma

BİRİ BENİ DURDURSUN

Bu aralar benim hayatımda rastlantılar o kadar önemli yer tutuyor ki yakında herşeyden korkar olacağım.Dün hava bozacak diye evde kalma kararı aldık.Akşam yemeği için birşeyler hazırlarken üst komşularımızın kavga sesiyle kapıya koştuk.Sürekli kavga ettikleri için artık kanıksadığımız bu durumda yapacak fazla birşey olmadığını düşünüp kavganın şiddetine göre polisi aramak için telefonu elime aldım.Eylül Ilgın'ın odasına doğru gittiğimde apartmanın daracık arka boşluğuna düşen bir şeyin sesini duydum.Arka balkona çıktığımda gözlerime inanamadım.Üst katta oturan delikanlı yerde sırtüstü yatıyordu.Hayal gördüğümü düşünüp gözümü açıp kapadım ve onda zaten bir kadın çığlığıyla kendime geldim.Banyoda olan eşime 112'yi aramasını söyledim.Bizim arka bölümümüzde bütün parmaklıklar olduğundan yan komşuya geçtim.Onlarında parmaklıklarının tam olduğunu görünce hemen apartmanın arkasından dolaşmaya çalıştım.Benden önce oraya gitmeye çalışanlara hastayı kıpardatmamalarını söyleyerek engebeli arka bahçeden daracık boşluğa ulaştım.Nabzını solunumunu kontrol edip,kanama varlığını araştırdım.Bilincini açık tutmak için sorular sormaya başladım.O sırada eşimde yanıma geldi ve hastayı uygun pozisyonda ambulans gelene kadar tuttuk.Ambulans geldiğinde o daracık yerden çıkabilmek için uygun bir planlama yaptık ve sedyenin kullanımını bile bilmeyen doktoru aradan çıkartıp hastayı ambulansa bindirebildik.1 saat sonrasında da ilk müdahaleyi yaptığımız için karakola davet edildik ve ıncık cıncık bir şekilde ifade verdiğimizden uzun bir süre karakolda kaldık.
23 yaşında bir delikanlının hayatını sona erdirmeye çalışabilmesi için gerekli psikolojiyi nasıl elde ettiğini düşüne düşüne yatakta dönüp durdum dün gece.Düştüğü yeri görseniz,o kadar daracık bir yer ki,o iri cüssesiyle boununu kırmadan ordan kurtulabilmesinin tek sebebi atladığı yerin çok yüksek olmayışıdır.Velhasıl bu aralar nereye elimi atsam bir vakayla karşılaşmaktan ,artık bir karar almaktan korkar hale geldim.İyiki dün hava bozmuşta evde kalmışız demekten başka birşey konuşamadık dün akşam evde.Acaba diyorum "Ailenizin Sağlıkçısı" diye br tişört yaptırıp öyle mi gezsem sokaklarda?Belki daha çok kişiye yardımım dokunur.Bir kez daha rica ediyorum. Lütfen ilk yardım konusunda bilgi alabileceğiniz kurs,seminer,toplantıne varsa katılın veya onaylanmış bir ilkyardım kitabını (ehliyet kurslarındakiler değil ama) elinizin altında bulundurun. Nerede,ne zaman,ne ile karşılaşacağımız hiç belli olmuyor...

3 Temmuz 2008 Perşembe

BİR KADIN YAZGISI (Teslime Nesrin)



Goddess-artemis'in bloğunda, kazandığı ödülle ilgili çıkan yazıda adını duydum ilk olarak Teslime Nesrin'in.Kütüphanede sanki elimin altına kendi gelincede okumak istedim kitabı.Ne zamandır feminist bir yazardan kitap okumamıştım,iyi olacağını düşündüm.İş güç arasında beynimin içinde paslanan tarafları atmış oldum böylece.

Kitap iki hikayeden oluşuyor.Birincisi kitapla aynı adı taşıyan "Bir Kadın Yazgısı". Ailesinin isteğiyle Altaf'la evlendirilen Hira zamanla istediği evliliğin bu olmadığına karar verir.Çevresi tarafından zengin,akıllı,saygılı,hoşgörülü bir adam olarak anılan kocası iktidarsızdır ve bu konuda hiçbirşey bilmeyen Hira içindeki bedensel açlığın sebebini araştırmaya kalktığında kocası tarafından iftiraya uğrar.Ailesi tarafından da suçlu bulunan Hira'nın önündeki tek seçenek çalışıp,eğitimine devam etmektir.Hira bir taraftan ailesi,çevresi ve kocasıyla mücadelesine devam eder, beri taraftan ise Kayzar'la tanışıp,istediği hayatı yaşamaya çalışır.İstemeden evlilik yumağının karmaşıklığıyla boğuşmak zorunda kalan kadına ve çok ta uzağımızda olmayan sorunlara hoş bir bakış olmuş.

İkinci hikayenin adı ise "Seçenek".Abla Jamuna ile kızkardeş Nupur arasındaki mektuplardan oluşan bir yapısı var.Jamuna ailesinin zoruyla yaptığı ilk evliliğinden kendini kurtardıktan sonra ailesi tarafından istenmemiş ve kendi başına bırakılmıştır.Nupur, ablasını doğru yola! sevketmek için yazmaya başaldığı mektuplar sırasında hem kendine hem de ablasına değişim kapısını açmıştır.Bireyselliklerini kazanmaya çalışan,toplumsal kuralları sırf zorlama diye kabul etmek istemeyen iki kardeş sevgi köprüsü kurarak birbirlerine ve kendi içindeki gerçek kimliklerine kavuşurlar.

Okurken bile insanı sinirlendirmeye yeten, taraflı olayları çok iyi yansıtan bir kitap olmuş. Yeryüzünde kadının ezilmişliğinin ülkeyle bağlantısı olmadığını ,asıl sorunun bizden ve sorgulamadan kabul ettiğimiz kurallardan kaynaklandığını bir kez daha zorlanmadan göstermiş bize Teslime Nesrin.Kitabı okurken hiç yabancılık çekmiyorsunuz çünkü iki hikayede yakın çevremizde sıkça gördüğümüz olayları anlatıyor.Din,ahlak,toplumsal kural,ekonomik özgürlük gibi bizim rahatımız için olması gereken sistemlerin nasıl kadın lehine kullanıldığını anlatan bu kitap çevirindeki akıcılık sayesinde de okunması zevkli bir hale gelmiş.Yaşam kavgası sırasında atladığımız bir çok ayrıntıya dair soru işareti oluşturuyor kafamızda ve "Bir Kadın Yazgısı"nın nasıl olması gerektiğine dair bir sürü olay beliriyor kafanızda.Okuyun ve kafanızdaki bazı yerlerin pasları silinsin efendim.

BİR KADIN YAZGISI'NDAN:

*** O evdeki rolümü sorguluyordum sıksık.Bu evde benim varolma nedenim neydi?Herhalde yanıtı şu olacaktı:Orada Altaf'ı mutlu etmek için vardım,hem moral,hem fiziksel mutluluğunu sağlamak; ailesinin de gönenci,saygınlığını korumaya katkıda bulunmak.Ancak bu tür yanıtlar ,peşinden şu soruyu sürüklüyordu:Peki,benim mutluluğumu kim sağlayacak? (syf.14)

***Sadece tükenişimin,beyaz gecelerimi,mutlu ve derin bir uyku çeken Altaf'ın yanında bir görev olduğu için uzanıp yatarak geçiriyor olmak duygusuyla ikiye katlandığını duyumsuyordum.(syf.21)

***Beni kendi halime bırakmıyordu.Oysa söndürmeyi bilmediği bir ateşi üflemek inadından vazgeçmekten başka yapabileceği birşey yoktu.Artık nedensiz acı çekmemekte kararlıydım.(syf.27)

***Saldırgandı,elinden oyuncağı alınmış bir çocuk gibi;her istediğinde okşaması için bedenimi sunmadığım,onunla uslu uslu birlikte yatmadığım için beni cezalandırmak istiyordu.Evdeki herhangi bir eşya gibi onun kullanımında olmadığım için beni cezalandırmak....(syf.56)

***Altaf'ın sorunundan ve bu soruna çare bulmak yerine bana çektirdiklerinden kimseye söz edemiyordum.Belki annemi inandırabilirdim,ama bunun için pek te hevesli değildim aslında.Haksız olduğuma öylesine inanmıştı ki!Bana güvenmeyen,kızının düştüğü korkunç umutsuzluk yerine,kendini pohpohlamakta aşırı becerikli damadına inanmayı yeğleyen birinin güvenini kazanmakta hevesli değildim.(syf.82)


SEÇENEK'TEN:


***Yorgundum ama sonsuz mutlu aynı zamanda.Bedenin yorgunluğu ve ruhun mutluluğu. Böylesine bir anda ağlama isteğimin yarattığ çelişkiyi düşlemeyi sana bırakıyorum.(syf.112)

***Ölümde bile bencillikten kurtulamazdın!Herkesten önce kendi ölümünü görmek...Herkesi adından kendin için ağlar bırakmak!Yok olmak isterdin,herkes yokluğunun acısını yaşasın diye...Ve sonunda yaptığında bu!İşte biz çaresiz sendne uzaktayız.(Syf.121)

***Neyseki okumam gerektiğini,zamanımın büyük bir bölümünü bilgilenmem için kullanmam gerektiğini ısrarla vurgulayan bir babam vardı.Eski bir bilge sözü hep tekrarlardı bana:Sahip olunabilecek en önemli değer bilgidir.(syf.122)

***Nupur,farkında mısın sadece kızların kendilerini yok etmelerinden kuşku duyarlar.Kayıp kızlar takıntısı!Bir kız nasıl kaybolur?Kim için kayıptır.Kayıp kız,erkeklerle fazlaca sık görüşen kızdır!Bunun tek bir anlamı var,erkekler doğru yoldan çıkmazlar.(syf.142)

***Humayun ile acıdığın için kaldığını söylüyorsun.Bu kadar acınacak insanı nasıl buluyorsun Bubu;babam,annem,ben,şu senin Humayun?Başkalarına acıyarak mı mutlu oluyorsun?(syf.144)

***Şimdi ona kendime güvenir gibi güvenmekte ne denli haksız olduğumu gördüm.Yalnızlığa karşı cesaret eksikliği...Babamın eleştirilerine karşı...Humayun ile ilişkim,büyük ölçüde güçlükleri aşamayışıma,kocamdan ayrılarak düştüğüm açmazdan çıkamayışıma,ailemin kuşkularından ve bana karşı güven eksikliğinden kurtulama bağlıydı(syf.147)

***Sık sık İbsen'in şu sözünü düşünüyordum:İnsanoğlunun gücü,yalnızlığa meydan okuma yeteneğiyle ölçülür.(syf.149)

***Dikkatli ol Nupur.Yaşam çok hızlı akıyor!Yaşamının başkalarının istediği gibi geçmesine izin verme!Mutsuzluklarımızın çoğu bu nedenle geliyor başımıza.Başkalarını biraz fazla dinliyoruz. Böylece isteklerimiz,zevklerimiz hesaba katılmıyor.Yaşamını istediğin gibi yaşa sevgili Nupur'um.(syf.157)

***Ben bir dost edindiğimi sanıyordum,oysa bir "sahip" kazandım!Ne büyük düşkırıklığı!Ama bu böyle,tüm çiftlerde kadın çalışıyor bile olsa eve harcadığı para,kendine harcadığının her zaman çok üzerindedir.Gerçek bir paylaşmayla pekiştirilmiş gerçek bir dostluk ilişkilerin en iyisi olmaz mıydı oysa?(syf.160)

***Eğer hiçbir erkek benim de bir kişiliğim olduğunu kaldıramayacaksa yalnız yaşamak daha iyi değil mi?Yalnızlık,kadın-erkek arasındaki bu yapay ve yanlış ilişkilerden daha yeğlenir değil mi?(syf.164)

***Yaşam ne kadar kısa! size sunulan zevkleri geri çevirmemek,armağanlara sevinmek gerekir!Yaşam bir çeşit oyun değil mi zaten Nupur?(syf.178)

***İnsanlar hakkımda kötü düşünüyorlarmış,ne gam!Kimilerinin işi sadece budur zaten:Başkalarının hakkında kötü konuşmak...(syf.191)


Çeviri:Bülent Berkman
Cumhuriyet Kitapları/ 192 sayfa
1. basım mart 1999

2 Temmuz 2008 Çarşamba

Narziss ve Goldmund'u okuyorum,kumların üstüne yayılıp batan güneşin tenimi ısıtmasını hissediyorum.Özel bir insandan,özel bir hediye...Dünya gerçekten ufacık bir yer galiba...Hala sevgiye inanan ve sevebilen güzel insan,bu şiir senin için:

Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlarda gidiyorlar. Gitsinler
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı,
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun oturmuştu
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullular
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi ki sevmek
Ki karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bırakasalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatrı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.