25 Şubat 2008 Pazartesi

YEDİ DERVİŞLER (Nedim Gürsel)



Mevlana, Hacı Bektaş, Abdal Musa, Kaygusuz Abdal, Merkez Efendi, Geyikli Baba ve Emir Sultan gibi Anadolu erenlerinin hikayelerini anlatıyor Nedim Gürsel. Belki çoğumuzun bildiği hikayeler ama onları izlerini sürerek takip etmek farklı bir tat bırakıyor insanda.

KONYADA SANRI:
İlk semayı Kuyumcular Çarşısında Şems'in hasretiyle yanarken, duyduduğu çekiç seslerine dalarak yapan Mevlana'nın öyküsü bu.Konya'da Celaleddin Rumi'nin türbesinin karşısındaki otelde kalan yazar hayali bir semayı aktarır bize;üveysi diye anılan,Mevlana'ya gerçeğe bilgi yoluyla değil,sevgi yoluyla ulaşmalarını öneren Tebrizli Şems'ten bahseder.Bizim hayran olduğumuz Mevlana'nın Şems'e nasıl meftun olduğunu anlatır.Şimdilerde adına kitap yazılan Kimya Hatun'un da adını anar 1-2 satırda.Bakkal dükkanından bir farkı bırakılmayan çilehaneleri gezer ve zevksizliğin doruğunda bir Mevlevilik anlayışını ıvır zıvır turistik eşyalara yansıtmaya çalışan din bezirganlarınada laf eder.


Bişnev ez ney çün hikayet miküned
Ez cüdaiha şikayet miküned
Duy şikayet etmede her an bu ney
Anlatır hep ayrılıklaradn bu ney

HACI BEKTAŞ'IN IŞIĞINDA:
Kızılırmağı takip ederek yörenin simgesi kavakların yavaşça salındığı bir sabah Hacıbektaş ilçesine gider yazar.Yolda rastladığı Ardıç ağacının ağzından Taptuk Emre'nin dergahında nasiplenen Yunus Emre'nin hikayesini anlatır . Bektaşilik ve başka dinlerin benzer yanlarından bahseder.Hacı Bektaş'ın güvercin görüntüsünde Türkmen elinden Anadolu'ya gelmesini bir başka tadla anlatır.Hacı Bektaş Külliyesinin mimarisi hakkında bilgi verip,Yedi Kulplu Kazan'ın ve Karadonlu Can Baba'nın hikayesinden bahseder.Hükümdarları Mevleviyken(bu konunun bahsi İsimle Ateş Arasında adlı kitapta bolca geçer) kendileri Bektaşi olan yeniçerileri de anmadan geçemez.Son postnişin torununun evinde "dem"lenmeden bitiremez Hacı Bektaş yolculuğunu.



Hararet nardadır,sacda değildir
Keramet hırkada ,Taçda değildir
Her ne arar isen kendinde ara
Kudüs'te,Mekke'de,Hac'da değildir.

BEYDAĞLARI'NDA BİR TEKKE :
Beydağlarını geçip Elmalı'nın Tekke Köyüne çıkılan yolculukta aranan kişi Abdal Musa'dır.Bektaşi meydanındaki 12 posttan 11. olan ayakçı makamının sahibi olan Abdal Musa'nın savaşlara tahta kılıç kuşanarak gittiğini anlatır.Abdal Musa'nın türbesinin karşısında ,evvel zamanda pirin yüzünü görünce yürüyen,o dur deyinece duran kıraç dağdan bahseder yazar.Her yıl haziran ayının ilk cumartesi-pazar günleri piri anma törenleri yapıldığını hatırlatır.


Berü gel nefsini bilmek dilersen
Nedir göstereyim haller içinde
Aşık olan kişi aşkın tadını
Bulamaz şükker-ü ballar içinde

KAYGUSUZ ABDAL'IN BAŞINDAN GEÇENLER:
Abdal Musa'ya mürit olup Gaybi ve Kaygusuz adlarını almadan önce,ata binen,sefa süren Alaattin adında bir bey oğludur Kaygusuz Abdal.Pire giden yol üzerindeki Alanya'dan ,oraya adını veren Alaeddin Keykubat'tan ve zamanının korkulan hükümdarının bir şölende oğlu tarafından zehirlenişinden bahseder .

Dağlarda gezen Alaattin'in nasıl olupta bir ceylanın peşine düştüğünü,ceylanı yaralayışını,bu ceylanın Abdal Musa'nın tekkesine girişini ve sonrasını gözlerinizin önünde an be an canlandırarak anlatır yazar.Bu olayın neden Bektaşi geleneğinin en güzel hikayelerinden bir olduğunu anlıyorsunuz bu anlatımla.Sanırım herkesin bildiği (bilmeyen olursa anlatırım :)uzun saplı kaşık hikayesinden,Kaygusuz Abdal'ın şathiye tarzındaki şiirlerinden ve bunların açıklamalarından (daha önceki incelemeleri ışığında) uzun uzun bahsetmiş yazar.Bu anlatıları yaparken yararlandığı Ahmet Yaşar Ocak'ın yapıtı Menakıbnameler dem vurur biraz ve Alanya'nın rengini çıkaramadığı deniziyle bitirir bu anlatıyı.

TARZAN,MERKEZ EFENDİ,SARUHAN BABA VE ŞEHZADELER KENTİ MANİSA:
Sipil Dağı ile yekvucut olan Manisa deyince ilk olarak Tarzan'dan ve Yusuf Atılgan'dan(Anayurt Oteli'nin girişinde tasvirlenen şehrin Manisa olduğunu ben bilmiyordum mesela) bahsediyor yazar.Sonra başlıyor Muhteşem Süleyman'ın annesi Hafsa Sultan'ı iyileştirebilmek için Mesir macununu bulan Merkez Efendi'nin hikayesini anlatmaya.Sultan Camii'nin karşısında dönen bir heykeli olan Merkez Efendinin türbesinin İstanbul'da olduğunu da hatırlatıyor. Manisa'ya damgasını vuran ve halk tarafından evliya olarakta bilinen Saruhan Beyi'ne de değinmeden geçmiyor yazar.

GEYİKLİ BABA'NIN İZİNDE:
Adıyla müsemma bir derviş Geyik Baba.Geyiklerle konuşan bu pirden bugüne kalan tek hatıranın izini sürer ve şimdi hiçbir izi kalmamış Orhan Gazi'nin sarayının bahçesindeki ulu çınara varır yolu yazarın.Bursa'nın Babasultan köyündeki türbesine yaptığı ziyareti ve Tanpınar'ın "Beş Şehir" de Geyikli Baba'dan bahsedişini aktarır bize.

GECELEYİN BURSA'DA:
Yazar önce Somuncu Baba'dan(acaba fırıncılar bu ismi bilerek mi koyarlar fırınlarına ?) bahseder bu yazısında sonrada Emir Sultan'dan...Kitabın son satırlarını oluşturan Yıldırım Beyazıt ile Emir Sultan arasında geçen hikaye ise tam bir kıssadan hisse kıvamında...


Yeni şeyler öğrenmenin heyecanıyla bitirdim kitabı.Türü anlatı olarak geçmesine rağmen hem hikaye ,hem gezi hemde masal tadı buldum bu kitapta.114 sayfalık ,Anadolu'yu dolaşan ve dervişlerden bahdesen ,Mehmet Yaşin'in Konya gezisini anlattığı yazısında farkettiğim bu kitabın benim aklımda en her an yer edecek bölümünü;Mevlana'nın ilk semaya duruşunu paylaşmak istiyorum sizinle.




"Sems’in acisi tazeydi daha, aradan uzun yillar gecmesine ragmen yara kapanmamisti. Sag elini cuppesinin yakasina goturdu, kirpiklerini kisti. Bozkirda usuyen bir Rum abdalina benziyordu boyle. Onun kadar yalniz, garip, terk edilmis. Birden, icinden yukselen coskuya teslim olmus gibi sag omzunun ustune dustu basi. Ve oracikta kuyumcu dukkanindan gelen cekic seslerinin uyumlu tikirtisina kapilip yavastan donmeye basladi. Dondukce Sems’in acisi azaldi, ferahladi yuregi. Dondukce cekic sesleri cogaldi, orsun uzerinde altin varaklar incelip dumduz oldular. Ve onu boyle kendinden gecmis donerken goren dukkanin sahibi Selahaddin cosarak ciraklara daha hizli cekic sallamalarini buyurdu. Kendisi de disariya firlayip donmeye basladi. Ask kirgini Mevlana ile kuyumcu Selahaddin semada kucaklastilar. .."

0 yorum: