26 Kasım 2007 Pazartesi

İSİMLE ATEŞ ARASINDA( NAZAN BEKİROĞLU)

Geçen sene tam da bu zamanlarda tanıştım Nazan Bekiroğlu'nun kitaplarıyla.Tayin döneminin verdiği sıkıntıları atlatabilmek için sık sık karşılaştığım ama nedense bir türlü almadığım "CÜMLE KAPISI"ndan içeri salıverdim kendimi.Aynı gün kitapçı önermişti bu kitabı da ama tanımadığım bir yazardan iki kitap alıp riske sokmamıştım kendimi.Cümle kapısı'ndan içeri giriverince tekrar dışarı çıkmak dünyevi zamanda az ama mana zamanında çok uzun sürdü.İsimle ateş arasında'ya yaz ortalarında başladım.Elimde hiçbir kitabın sürüklenmediği kadar sürüklendi.Üstüne bir sürü kitap okundu o kadar sevmeme rağmen çok uzun sürdü okunma serüveni.5 gün kadar önce bittiğinde anladım neden bu kadar geç kaldığımı bitirmekte.Ben bu kitap bitsin diye okumamışım.Her eline alışımda yeni sayfaya başlayacağıma önceki sayfalara dönmem,altını çizdiğim satırları tekrar tekrar okumam kitabın bitmemesi içinmiş.

Benim aşkın her türlüsüne verdiğim anlamı"Güvercin Gerdanlığı"ndan sonra en iyi anlatan kitap oldu.Hem tarih merakımı ve manevi hayatımı doyurdu, hem de aşkı tekrar hatırlattı bana.

Yeniçerileri,hayatını satın alan Numan'ı,kokuların girdabında kaybolan Nihade'yi,padişahların türlüsünü ama özelliklede 2.Mahmut'u yazmış,devri ve olayları bir güzel araya eklemiş.

Diline ve edebiyat kariyerine bir kere daha hayran bıraktırdı Nazan Bekiroğlu.

Daha yazmak istiyorum ama bu seferde duramam diye korkuyorum.En iyisi alıntılarımın bazılarını sizinle paylaşayım.Eğer kitabı okuyup okumamak hakkında kararsız kalırsanız kitap satışı yapan sitelerden farklı yorumlara kulak verin.

Bak işte duramıyorum bir türlü:)

***"Esirgeyen ve bağışlayanın adıyla."Her işin başıda bir isim değil miydi?

***Bedeli bir cennet sürgünüyle ödenmiş ve çok pahalıya mal olmuş bir aşkın peygamberinin soyundan gelen insandım ben.

***Bu kadar büyük kaybetmek için o kadar büyük bulduğumu farkedememişim.

***Kendisine inananların en hayırlısı sorulduğunda 3 ayrı durumda 3 ayrı mümin tanımı veren peygamberden öğrenmiştim doğruların durumlarla ilişkisini.İzinlerin şart anlamına gelmediğini.

***Asıl acının çekilen acı değil de sevilenin çektiği acıyı bilmek demek olduğunu...
***Uçurumlar koymadan sevdiğimle gördüğüm arasına,öyle saf sevdim.Onu,sadece güzelliğini merak ederek;kimliğini,karanlıklarını,geçmişini merak etmeden,tarihçesi ihmal edilmiş bir aşkla sevdim.Koşullu değildi sevdam.Bana gösterdiğinden daha fazlasını istemedim.
***Oysa güvenin sınanmaya,denenmeye tahammülü yoktu,bunu da çok sonraları,pervaneler gibi ateşe düşerken öğrendim.
***Bana kalsaydı sevgiyi,bağlılığı sınamaya gerek duymazdım.
***Hiçbir şey olmamış gibi olsun istiyordum.Ama her şey olup da hiçbir şey olmamış gibi yaşamanın mümkün olmadığını henüz bilmiyordum.
***En çok da onda gördüğümün,benim onda görme kabiliyetim kadar olduğunu farkettiğimde korktum.
***Belli ki aşkların da devletler gibi ömrü vardı.Doğuyor,büyüyor ve ölüyorlardı.Ama aşklar ölüyordu da aşıklar sağ kalıyordu.
***Belli ki herşey ismi ile biliniyordu da bir tek aşık kalbinin kanı ile tanınıyordu.Çünkü aşkın sadece yangını vardı,ismi yoktu.
***Çare yok;aşk onu yaratan tarafından ,hikmet işte,mükemmelliği azaltılarak yaratılmıştı.
***Aşk yaratılmışların içinde kusursuz görünse de en kusurlu olanıydı kuşkusuz.
***Onu yaratana,rakip sıfatıyla araya girme hakkını versin ve ki kulları onu bırakıpta da aşka tapmasın diye.Aşkı ve dahi onu kalbinde taşıyacak olanların tümünü yaratan kuşku yok ki;aşıklar,gerçek aşkın mahiyetini ve kaynağını önünden bulutlar çekilen dolunay dibi fark etsinler diye,birbirlerine bitisiz bir aşkla bağlanmasınlar diye aşkı bitimli kılmıştı.
***Oysa Avrupa,başlangıçta ayak uydurmanın söz konusu bile edilemeyeceği kadar arkadaydı.Bir gün ona ayak uydurmamız gerektiğini fark ettiğimizde ise yatişemeyeceğimiz kadar yol almıştı.Şart mıydı yetişmek diye sual buyrulursa,şarttı;çünkü bu yol dardı,üzerinde ancak tek devleti taşıyordu.Yetişmek değilse de aşmak lazımdı.
***Bütün nefesimle Endülüslü bilgenin söylediğine katılırdım:Kainatta ne varsa hepsi vehim ve hayallerdi.Yahut perdelere vuran akisler veyahut gölgelerdi.
***Ölümün en kötü yanı onu yaşayanın diri olması.
***İnsan ömrünün bir anlık rüya olduğunu kelamımla bildim de hissimle yaşayamadım.
***Onu özlüyordum fakat özlediğimin artık o değil de onda gördüğüm şey,ona yansıyan şey olduğunu fark ediyordum acıyla.
***İkiydi dünya, günahı bu dünyada su,öbür dünyada ateş temizlerdi.
***Tarih diye bir şey yok aslında. Tarih,yenenlerin tarihi.Kalem kimin elindeyse tarihi o yazıyor hem de yeniden yazıyor.
***Yalan değildi aşkın birbirine uymayan iki tanımının olduğu.Bu tanımlardan biri sorgusuz sualsiz teslimiyet anlamına gelirken,diğerinin, sorgusuz sualsiz teslimiyetin kurulumu demek olduğu.Böylece aşkın mutlak tanımının mümkünler alaminde na-mümkün olduğu...
Nerdeyse kitabı yazacaktım :)

0 yorum: